İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Basınla Bir Araya Geldi

Asayiş 05.03.2020 - 17:58, Güncelleme: 16.11.2022 - 03:02 2210+ kez okundu.
 

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Basınla Bir Araya Geldi

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı Mustafa Balcı 1 – 7 Mart Deprem Haftası Sebebiyle Antalya Basınıyla Bir Araya geldi.
İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı Balcı açıklama da şu ifadelere yer verdi. Başkan Balcı, “Deprem Haftası’nda dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunan ülkemizde vatandaşlarımızın depreme karşı hazırlıklı olmasının sağlanması,  depremden korunma yollarının anlatılması ve toplumda afete hazırlık bilincinin yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Ancak, son günlerde yaşadığımız Elazığ/Malatya depremi göstermiştir ki; toplumsal bilinç yeterince gelişmemiş, şehir yönetiminden sorumlu kişiler deprem risklerini bilimsel verilerle değerlendirememişlerdir. İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak, olası afet zararlarını azaltılması hakkında farkındalık yaratabilmek, yerelde kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesinin sağlanması, toplum liderleri aracılığıyla toplumda afetlere karşı hazırlıklı olma ve sosyal sorumluluk bilincinin oluşturması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz..   Biliyoruz ki AFET bir olayın kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır… Deprem; etkilerinden korunmamız gereken bir doğa olayıdır. Korunma yöntemi ise yapıların mühendislik bilimi verileri ışığında deprem riski değerlendirilerek yapılmasıdır. Yağmur yağdığında açtığınız şemsiye ne ise, deprem etkilerine karşı yapacağımız sağlam yapılar da odur. Dolayısıyla DEPREM de bir doğa olayıdır… Yaşanılan her deprem göstermiştir ki hala yeterli ders alınmamıştır… Afete dönüşmemesi için yapı stokumuzun depreme dayanıklı olması gerekmektedir… Peki, yapı stokumuz olası bir depreme hazır mıdır? Öncelikle şunun altını kalın çizgilerle belirlemek lazım… En temel sorun Fay Hatları değil, yapı stokunun depreme dayanıklı olmasıdır… Bilimin, mühendisliğin ve günümüz teknolojisinin görmezden gelerek, deprem riski olan bölgelere yapılaşma izni verilmemesi noktasında yapılan söylemleri de şaşkınlıkla takip ettiğimizi ifade etmek istiyoruz… Bugünün inşaat teknolojisi her türlü zemin koşullarında ve fay hatları gibi deprem riskinin yüksek olduğu alanlarda dahi yapılaşmaya olanak sağlamaktadır. Zemini sorunlu olan yerlere veya fay hatlarına yakın olan yerlere çevre ve kentleşme bilimi açısından yapı yapmamak başka bir şeydir… Buralara yapı yapılmaz diye teknik olarak iddialı bir şekilde konuyu yorumlamak başka bir şeydir… Zemin koşulları, deprem yönetmelikleri ve mühendislik ilkeleri dikkate alınarak yapılan yapılar hasar görebilir fakat can kayıpları yaratmaz… İnşaat mühendisliği bilimi ve bilgisi bu tür yapıların yapılabileceğine imkan veriyor… Bu nedenle tartışmaları fay hatlarına ve zemin koşullarına bağlayarak yapmak doğru değildir… Açıklıkla söylenebilir ki sorun fay hatlarında ve ortaya çıkan depremde değil yıkılan yapıların deprem karşısında güvensiz olmalarındadır…  Sorunu fay hattında ve depremde değil depreme dayanıklı yapıların üretilmemesinde aramak lazım… Sorun fayda ve depremde olsa yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekirdi… Peki, Neler Oluyor, Neler Yapılmalıdır… 1- Açıklıkla söylenebilir ki sorun fay hatlarında ve ortaya çıkan depremde değil yıkılan yapıların deprem karşısında güvensiz olmalarındadır…  Sorunu fay hattında ve depremde değil depreme dayanıklı yapıların üretilmemesinde aramak lazım… Sorun fayda ve depremde olsa yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekirdi… 2-İmar Barışı adıyla çıkarılan yasayla, tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yapı sahiplerinin beyanına bırakıldı… Yapı sahipleri kaçak olarak yaptıkları bu yapılar için depreme karşı güvenlidir diye bildirimde bulundular… Kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yoktur… Bu yapılar yaşanacak depremde ayakta kalamazlar. Bu yapıları deprem yıkmadan önce, kamu iradesi bu tür kaçak yapıların içinde oturanlara destek olmalı ve bu yapılar kamu tarafından boşaltılarak yıkılmalıdır. 3-Projeli ve ruhsatlı, üzerinde kaçak kat ilavesi olan yapı sayısı hiç de az değildir. Bu kaçak katlar ivedi yıkılmalıdır… Kaçak katların biran önce yıkılarak, bu yapıların, proje ve ekerine uygun hale getirilmesi sağlanmalıdır… Aksi halde İstanbul Kartal Yeşilyurt Apartmanında olduğu gibi kendi kendisine yıkılmasa da yaşanacak depremde yıkılmaları çok büyük bir olasılıktır... 4-Projeli ve projesi deprem yönetmeliklerine uygun olarak yapılan ve ruhsatlandırılan yapıların zaman içerisinde yıprandıklarını biliyoruz… Zamana yapılarda kullanılan donatılar (çelik) paslanabilir ve betonun taşıma gücü zayıflayabilir… Bu tür yapılar incelenmeli, gerekiyorsa onarım ve güçlendirme projeleri yapılarak depremde yıkılmayacak şekilde güçlendirilmelidir… Ayrıca mevcut yapı incelemeleri, periyodik yapı muayenesi olarak yasal zorunluluk haline getirilmelidir. 5-Yeni yapılacak olan yapıları; bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmaktır. Bu nedenle proje üretim sürecinden başlayarak yapı üretim sürecinin tüm evreleri sertifikalı mühendisler tarafından denetlenmelidir. 6-Deprem sonrası oluşturulan kriz masaları ve kurtarma çalışmalarıyla soruna çözüm aranması çıkar bir yol değildir… Asıl sorun insanlarımızı göçük altında bırakmamaktır. Bunun için yapı stokunu depreme dayanıklı hale getirmek gerekir… 7-Ülkemizde bilime, mühendisliğe ve bilgiye dayalı LİYAKAT sistemi tümüyle ortadan kalkmıştır… Mühendislik eğitiminde, yapı denetiminde ve kaliteli mühendislik hizmetlerinde ciddi bir sorun vardır… Bu sorunlar giderilmelidir… 8-Ortaya çıkabilecek riski azaltmak için yapıların sigorta kapsamına alınması da deprem zararlarını azaltmanın önemli bir yolu olarak söylenebilir. Peki, yapı stokumuz olası bir depreme hazır mıdır? Bugüne kadar yapı stokumuz konusunda yapılmış ciddi bir çalışma maalesef yoktur… Aslında Kamu yararı düşünüldüğünde yapılması gereken en önemli çalışma yapı stokumuzun belirlenmesidir… Fakat yapılacak olan bu çalışma siyasi otoriteye oy getirmemektedir… Durum böyle olunca da bir türlü bu çalışmalar yapılmamakta, yapılamamaktadır… Yapı stokumuzun olası bir depreme hazır olup olmadığının ortaya çıkarılabilmesi için acil olarak bir “KENTSEL DEPREM RİSKİ BELİRLEME PROJESİ” hazırlanmalıdır… Antalya özelinde baktığımız zaman, bölgemizde; - Bölgedeki deprem tehlikesi, - Son yıllarda artan hızlı ve kontrolsüz yapılaşma, - Yüksek yatırım maliyetleri, - Kentsel dönüşüm uygulamaların düzenlenmesi, - Sürdürebilir ve güvenli şehirleşme için strateji geliştirme, gibi proje gerekçeleri oluşmuş durumdadır… Proje paydaşları ve Proje teknik kurulunun oluşturulması ile başlayacak çalışmalar ile, Veri Toplama, Deprem Tehlikesi Belirlenmesi, Zemin Özelliklerinin Belirlenmesi, Bina Hasar Dağılımının Belirlenmesi, Altyapı Hasar Dağılımının Belirlenmesi, Hasar ve Kayıp Dağılımlarının Sunulması, Çalışmaları yapılacaktır… Bu çalışmalar kapsamında elde edilecek temel çıktıları da şöyle sıralayabiliriz… Şehrin yönetiminden sorumlu karar verici kişi ve kuruluşlara deprem riski ile ilgili güncel ve güvenilir bilgi sağlanması, Şehirde olası deprem etkisi altında meydana gelebilecek ekonomik kayıp, Şehirde deprem etkisi altında en riskli bölgelerin belirlenmesi ve kentsel dönüşüm aktiviteleri için güncel ve güvenilir bilgi elde edilmesi, Deprem ve zemin bilgilerine dayalı olarak “yerleşime uygunluk” haritalarının elde edilmesi, Şehirdeki altyapı hasar tahminlerine dayalı olarak iyileştirme çalışmalarına veri sağlaması, Deprem etkisi altındaki bina ve altyapı envanterinin dijital ve CBS platformuna taşınarak dinamik hale getirilmesi ve gelecekte verilen değişmesi durumunda yukarıda belirtilen çalışmaların ve hasar tahminlerinin daha hızlı ve kolay şekilde yapılabilmesi, Başka Antalya yok diyerek, Deprem Master Planının bir an önce yapılması konusundaki ısrarımızı hatırlatıyoruz… TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak tek bir insanımızın yaşamını kaybetmemesi için her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzun da altını kalın harflerle çiziyoruz… Olası büyük bir depremde sadece yapı sahipleri değil, bu yapılarda yaşayan, yaşamayan hepimiz bu enkazın altında kalırız diye de uyarıyoruz… Toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel, mesleki gerçekliklerimiz çerçevesinde, biz inşaat mühendisleri geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyoruz” dedi.
İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı Mustafa Balcı 1 – 7 Mart Deprem Haftası Sebebiyle Antalya Basınıyla Bir Araya geldi.

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı Balcı açıklama da şu ifadelere yer verdi. Başkan Balcı, “Deprem Haftası’nda dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunan ülkemizde vatandaşlarımızın depreme karşı hazırlıklı olmasının sağlanması,  depremden korunma yollarının anlatılması ve toplumda afete hazırlık bilincinin yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır.

Ancak, son günlerde yaşadığımız Elazığ/Malatya depremi göstermiştir ki; toplumsal bilinç yeterince gelişmemiş, şehir yönetiminden sorumlu kişiler deprem risklerini bilimsel verilerle değerlendirememişlerdir.

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak, olası afet zararlarını azaltılması hakkında farkındalık yaratabilmek, yerelde kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesinin sağlanması, toplum liderleri aracılığıyla toplumda afetlere karşı hazırlıklı olma ve sosyal sorumluluk bilincinin oluşturması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz..

 

Biliyoruz ki AFET bir olayın kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır… Deprem; etkilerinden korunmamız gereken bir doğa olayıdır. Korunma yöntemi ise yapıların mühendislik bilimi verileri ışığında deprem riski değerlendirilerek yapılmasıdır. Yağmur yağdığında açtığınız şemsiye ne ise, deprem etkilerine karşı yapacağımız sağlam yapılar da odur.

Dolayısıyla DEPREM de bir doğa olayıdır… Yaşanılan her deprem göstermiştir ki hala yeterli ders alınmamıştır… Afete dönüşmemesi için yapı stokumuzun depreme dayanıklı olması gerekmektedir…

Peki, yapı stokumuz olası bir depreme hazır mıdır?

Öncelikle şunun altını kalın çizgilerle belirlemek lazım… En temel sorun Fay Hatları değil, yapı stokunun depreme dayanıklı olmasıdır… Bilimin, mühendisliğin ve günümüz teknolojisinin görmezden gelerek, deprem riski olan bölgelere yapılaşma izni verilmemesi noktasında yapılan söylemleri de şaşkınlıkla takip ettiğimizi ifade etmek istiyoruz… Bugünün inşaat teknolojisi her türlü zemin koşullarında ve fay hatları gibi deprem riskinin yüksek olduğu alanlarda dahi yapılaşmaya olanak sağlamaktadır.

Zemini sorunlu olan yerlere veya fay hatlarına yakın olan yerlere çevre ve kentleşme bilimi açısından yapı yapmamak başka bir şeydir… Buralara yapı yapılmaz diye teknik olarak iddialı bir şekilde konuyu yorumlamak başka bir şeydir… Zemin koşulları, deprem yönetmelikleri ve mühendislik ilkeleri dikkate alınarak yapılan yapılar hasar görebilir fakat can kayıpları yaratmaz… İnşaat mühendisliği bilimi ve bilgisi bu tür yapıların yapılabileceğine imkan veriyor… Bu nedenle tartışmaları fay hatlarına ve zemin koşullarına bağlayarak yapmak doğru değildir…

Açıklıkla söylenebilir ki sorun fay hatlarında ve ortaya çıkan depremde değil yıkılan yapıların deprem karşısında güvensiz olmalarındadır…  Sorunu fay hattında ve depremde değil depreme dayanıklı yapıların üretilmemesinde aramak lazım… Sorun fayda ve depremde olsa yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekirdi…

Peki, Neler Oluyor, Neler Yapılmalıdır…

1- Açıklıkla söylenebilir ki sorun fay hatlarında ve ortaya çıkan depremde değil yıkılan yapıların deprem karşısında güvensiz olmalarındadır…  Sorunu fay hattında ve depremde değil depreme dayanıklı yapıların üretilmemesinde aramak lazım… Sorun fayda ve depremde olsa yerle bir olan yapıların yanında bulunan diğer yapıların da yıkılması gerekirdi…

2-İmar Barışı adıyla çıkarılan yasayla, tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yapı sahiplerinin beyanına bırakıldı… Yapı sahipleri kaçak olarak yaptıkları bu yapılar için depreme karşı güvenlidir diye bildirimde bulundular… Kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yoktur… Bu yapılar yaşanacak depremde ayakta kalamazlar. Bu yapıları deprem yıkmadan önce, kamu iradesi bu tür kaçak yapıların içinde oturanlara destek olmalı ve bu yapılar kamu tarafından boşaltılarak yıkılmalıdır.

3-Projeli ve ruhsatlı, üzerinde kaçak kat ilavesi olan yapı sayısı hiç de az değildir. Bu kaçak katlar ivedi yıkılmalıdır… Kaçak katların biran önce yıkılarak, bu yapıların, proje ve ekerine uygun hale getirilmesi sağlanmalıdır… Aksi halde İstanbul Kartal Yeşilyurt Apartmanında olduğu gibi kendi kendisine yıkılmasa da yaşanacak depremde yıkılmaları çok büyük bir olasılıktır...

4-Projeli ve projesi deprem yönetmeliklerine uygun olarak yapılan ve ruhsatlandırılan yapıların zaman içerisinde yıprandıklarını biliyoruz… Zamana yapılarda kullanılan donatılar (çelik) paslanabilir ve betonun taşıma gücü zayıflayabilir… Bu tür yapılar incelenmeli, gerekiyorsa onarım ve güçlendirme projeleri yapılarak depremde yıkılmayacak şekilde güçlendirilmelidir… Ayrıca mevcut yapı incelemeleri, periyodik yapı muayenesi olarak yasal zorunluluk haline getirilmelidir.

5-Yeni yapılacak olan yapıları; bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmaktır. Bu nedenle proje üretim sürecinden başlayarak yapı üretim sürecinin tüm evreleri sertifikalı mühendisler tarafından denetlenmelidir.

6-Deprem sonrası oluşturulan kriz masaları ve kurtarma çalışmalarıyla soruna çözüm aranması çıkar bir yol değildir… Asıl sorun insanlarımızı göçük altında bırakmamaktır. Bunun için yapı stokunu depreme dayanıklı hale getirmek gerekir…

7-Ülkemizde bilime, mühendisliğe ve bilgiye dayalı LİYAKAT sistemi tümüyle ortadan kalkmıştır… Mühendislik eğitiminde, yapı denetiminde ve kaliteli mühendislik hizmetlerinde ciddi bir sorun vardır… Bu sorunlar giderilmelidir…

8-Ortaya çıkabilecek riski azaltmak için yapıların sigorta kapsamına alınması da deprem zararlarını azaltmanın önemli bir yolu olarak söylenebilir.

Peki, yapı stokumuz olası bir depreme hazır mıdır?

Bugüne kadar yapı stokumuz konusunda yapılmış ciddi bir çalışma maalesef yoktur… Aslında Kamu yararı düşünüldüğünde yapılması gereken en önemli çalışma yapı stokumuzun belirlenmesidir… Fakat yapılacak olan bu çalışma siyasi otoriteye oy getirmemektedir… Durum böyle olunca da bir türlü bu çalışmalar yapılmamakta, yapılamamaktadır… Yapı stokumuzun olası bir depreme hazır olup olmadığının ortaya çıkarılabilmesi için acil olarak bir “KENTSEL DEPREM RİSKİ BELİRLEME PROJESİ” hazırlanmalıdır… Antalya özelinde baktığımız zaman, bölgemizde;

  • - Bölgedeki deprem tehlikesi,
  • - Son yıllarda artan hızlı ve kontrolsüz yapılaşma,
  • - Yüksek yatırım maliyetleri,
  • - Kentsel dönüşüm uygulamaların düzenlenmesi,
  • - Sürdürebilir ve güvenli şehirleşme için strateji geliştirme,

gibi proje gerekçeleri oluşmuş durumdadır…

Proje paydaşları ve Proje teknik kurulunun oluşturulması ile başlayacak çalışmalar ile,

  • Veri Toplama,
  • Deprem Tehlikesi Belirlenmesi,
  • Zemin Özelliklerinin Belirlenmesi,
  • Bina Hasar Dağılımının Belirlenmesi,
  • Altyapı Hasar Dağılımının Belirlenmesi,
  • Hasar ve Kayıp Dağılımlarının Sunulması,

Çalışmaları yapılacaktır… Bu çalışmalar kapsamında elde edilecek temel çıktıları da şöyle sıralayabiliriz…

  • Şehrin yönetiminden sorumlu karar verici kişi ve kuruluşlara deprem riski ile ilgili güncel ve güvenilir bilgi sağlanması,
  • Şehirde olası deprem etkisi altında meydana gelebilecek ekonomik kayıp,
  • Şehirde deprem etkisi altında en riskli bölgelerin belirlenmesi ve kentsel dönüşüm aktiviteleri için güncel ve güvenilir bilgi elde edilmesi,
  • Deprem ve zemin bilgilerine dayalı olarak “yerleşime uygunluk” haritalarının elde edilmesi,
  • Şehirdeki altyapı hasar tahminlerine dayalı olarak iyileştirme çalışmalarına veri sağlaması,
  • Deprem etkisi altındaki bina ve altyapı envanterinin dijital ve CBS platformuna taşınarak dinamik hale getirilmesi ve gelecekte verilen değişmesi durumunda yukarıda belirtilen çalışmaların ve hasar tahminlerinin daha hızlı ve kolay şekilde yapılabilmesi,

Başka Antalya yok diyerek, Deprem Master Planının bir an önce yapılması konusundaki ısrarımızı hatırlatıyoruz…

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak tek bir insanımızın yaşamını kaybetmemesi için her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzun da altını kalın harflerle çiziyoruz… Olası büyük bir depremde sadece yapı sahipleri değil, bu yapılarda yaşayan, yaşamayan hepimiz bu enkazın altında kalırız diye de uyarıyoruz… Toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel, mesleki gerçekliklerimiz çerçevesinde, biz inşaat mühendisleri geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyoruz” dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.