Tarım Da Üreten Değil İthal Eden Bir Ülke Olduk, Çiftiçi Borçlarını Ödeyemiyor

Politika 19.03.2019 - 15:30, Güncelleme: 16.11.2022 - 03:02 1902+ kez okundu.
 

Tarım Da Üreten Değil İthal Eden Bir Ülke Olduk, Çiftiçi Borçlarını Ödeyemiyor

Uygulanan yanlış politikalar nedeni ile kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin artık her ürünü ithal eden bir ülke haline geldiğini anlatan İYİ Parti Milletvekili Tuba Vural Çokal “ tarımda iki ana maliyet vardır
Bunlardan gübre fiyatları 2002 yılından bu güne ortalama %800 civarı artış göstermiştir. Benzin ise ortalama %500 artmıştır. tarım arazilerimiz de her geçen gün azalmaktadır. 87 ülkenin yüz ölçümünden daha büyük bir tarım alanı kullanılamaz hale gelmiştir. 700 bin çiftçimiz üretimi bırakırken sadece Antalya’da üreticiler 4 milyar 254 milyon 141 bin TL kredi kullanarak bankalara borçlanmıştır “ dedi.   İYİ Parti Milletvekili Tuba Vural Çokal ülkemizde uygulanan yanlış tarım politikalar nedeni ile artık üretmeyen ithal eden bir ülke olduğumuzu söyledi. Türkiye’nin ikibinli yıllara girerken tarımda kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri olduğunu hatırlayan Dr. Çokal, artık adını bizim ülkemizden şehirlerimizden alan ürünleri bile ithal ettiğimizi söyledi. İktidarın her alanda olduğu gibi tarım da yapılan eleştirilere kulak tıkadığını ifade eden Dr. Tuba Vural Çokal “Ülkemizi yönetenler tarım politikalarında yanlış kararlar almakla kalmadı. Kendilerine öneride bulunan, yapılan hataları söyleyenlere yapılabilecek her türlü hakareti yaptı. Ata tohumunu destekleyelim diyenlere, tarım arazilerini imara açmayalım diyenlere, tarımda ithal olmaz üreticiyi destekleyelim diyenlere etmedik laf söylemedik söz bırakmadılar” diye konuştu. DEVLETİMİZ MANAV AÇTI, PAZARCI İLE REKABET EDİYOR Tarım sektöründe yaşanan sorunların herkesi etkilemeye başladığını anlatan Dr. Çokal “üretimde yaşanan daralma, tarım arazilerinin kaybedilmesi ve ithalattaki artış pazara mutfağa yansıdı. Bu durumun seçimlerde kendisine zarar vereceğini gören hükümet ise çareyi manav açmakta buldu. Devlet bez mi satar deyip Sümerbank’ı, devlet şeker mi yapar deyip şeker fabrikalarını, tütün fabrikalarını, demir fabrikalarını, kağıt fabrikalarını satanlar şimdilerde patates soğan satarak pazarcımızla, manavımızla kendi milletimiz ile devletin imkanları ile rekabet ediyor” dedi. KAYBEDİLEN TARIM ARAZİSİ 87 ÜLKEDEN BÜYÜK Tarım alanında sorunların doğru tespit edilmeden yapılacak tüm girişimlerin başarısız olacağını dile getiren Dr. Tuba Vural Çokal maliyetlerin arttığını, tarım arazilerinin ise yok olduğunu söyledi. Dr. Çokal sözlerini şöyle sürdürdü; “ Tarım alanlarını hızla kaybediyoruz. 32 milyon 300 bin dekar tarım alanımız yok oldu. Bu alan tam 87 ülkenin yüz ölçümünden çok daha fazla. Evet biz tarım arazilerinin imara açılması, tarım arazilerinin bulunduğu bölgelerin talan edilmesi, geçim sıkıntısı çeken üreticinin arazisini terk etmesi, erozyon, özellikle kullanılan kimyasallar nedeni ile bölgeye büyük zararlar veren madencilik çalışmaları neticesinden Lübnan’ın, Senagal’in, Kuveyt’in yüz ölçümünden çok büyük bir tarım alanını kaybettik. Bunu ben demiyorum. Türkiye İstatistik Kurumu diyor. Kaybedilen sadece tarım alanı mı peki. Tabi ki hayır. 2003 yılından bu tarafa tam 700 bin çiftçimiz üreticimiz tarım alanından çıktı. Çiftçi Kayıt sistemine 2003 yılında 2.8 milyon kayıtlı çiftçimiz varken bu sayı 2018 yılında 2.1 milyona düştü. Antalya özelinde değerlendirecek olursak Antalya’da da 54.902 hektar alanının kaybedildi. Tarım üretimini bırakanların sayısı  ulaştığı Antalya, yüzde 11.6 ile çiftçi sayısı en hızlı azalan şehirler arasında sekizinci sıraya yerleşti.”   ÜRETEN DEĞİL İTHAL EDEN BİR ÜLKEYİZ Türkiye’nin nerede ise tüm dünya ülkelerinden tarım ürünü ithal etmeye başladığını anlatan Dr. Tuba Vural Çokal “tarımdaki ithalatın durumunu sadece sofralarımızın vaz geçilmesi olan nohut, kuru fasulye, mercimek ve pilavla anlatmak istiyorum. Arjantin,  Meksika ve Hindistan’dan tam 93.000 ton nohut, Arjantin, Kanada ve Kızgızistan’ dan 38.570 ton kuru fasulye, Kanada, Rusya ve Kazakistan 302.000 ton kırmızı mercimek, Çin, Yunanistan ve İtalya’dan 265.000 ton pirinç ithal ettik. Bu ithalatlar için 450 milyon liraya yakın ödeme yaptık. Bu rakamları kim söylüyor Türkiye Ziraat Odaları Birliği. Türkiye tarımının başkenti Antalya’da ithalata teslim oldu. Antalya’da da ithalat artarak 2017 yılında 85,5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Evet artık üretmiyor ithal ediyoruz” şeklinde konuştu. MALİYETLER KATLANARAK ARTTI Tarım maliyetlerindeki artışa dikkat çeken Çokal “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın resmi verilerinde girdi olarak dikkate alınan iki ürün var. Bunlar; gübre ve yakıt fiyatları. Son 17 yıla bakıldığında gübre fiyatlarında ortalama %800 civarı artış göstermiştir. Benzin ortalama %500 artmıştır. Üreticimizin gelirleri maalesef maliyetleri karşılamamaktadır. 2002 yılında domatesin satış fiyatı 120.000 liraydı. Yeni parayla 0,12 krş. 2019 yılında ise 6 liradır. 2002 yılında 1 litre benzin ile 9 kilogram domates alınırken günümüzde 1 litre benzin ile 1 kilogram domates alınabiliyor. 2002 yılında üretici 3 kilogram buğday ile 1 litre benzin alabiliyorken günümüzde 5 kilogram buğday ile 1 litre benzin alabiliyor. 2002 yılında en pahalı gübrenin tonunu 252 dolara alırken günümüzde aynı gübrenin tonu 612 dolar olmuştur. Neden dolar derseniz tarımın ürünlerinde olduğu gibi maalesef tohum, tarım ilacı ve gübrede de ithal ürünler kullanıyoruz. Buda dövizde yaşanan ufak bir kımıldamanın bile direk üreticiyi etkilemesine neden oluyor. ÜRETİCİ BORÇ BATAĞINDA Devlet desteklerin yetersizliği ve denetlenmemesi nedeni ile istenilen amaca hizmet etmediğini anlatan Dr. Çokal “ Üreticiye verilen destek yetersizdir. Verilen bazı hibelerin ise takibi yapılmamaktadır. Bunlar istenilen amaca hizmet etmemektedir. İktidardan istediği destekleri alamayan çiftçi çareyi banka kredilerinde aramakta ve faizle borçlanmaktadır. Tarım politikalarında yapılan yanlışlara ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum da eklenince binlerce çiftçi bankalara olan borçlarını ödeyemez hale gelmiş, ellerindeki tarlalarını seralarını kaybetme durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Antalya’da ziraat ve balıkçılık ile uğraşan kişiler 4 milyar 254 milyon 141 bin TL kredi kullanmıştır. Ayrıca 88.114.000 TL si de gayri nakdi kredi olarak kayıtlara geçmiştir. Bu rakamlar bile üreticimizin çareyi banka kredisinde bulduğunu, borç içinde kaldığını net bir şekilde göstermektedir. Antalyalı çiftçilerin takibe düşen borcu ise 139 milyon 247 bin liradır. 2007 yılında tüm Antalya da üreticilerimizin kullandığı toplam kredi 540 milyon lira idi. Antalyalı çiftçimiz bankalara 11 yılda 4 milyar lira borçlanmıştır” dedi. ÇÖZÜM ÜRETİMİ DESTEKLEMEKTE Çokal sözlerini şöyle tamamladı “Tarımda yegane çare vardır. Üreticinin desteklenmesi ve günübirlik planlar yerine uzun vadeli tarım planları hazırlanması. Türk çiftçisine yeterli destek ve imkan sağlandığı takdirde yeniden dünyanın en büyük tarım ülkelerinden biri o
Uygulanan yanlış politikalar nedeni ile kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin artık her ürünü ithal eden bir ülke haline geldiğini anlatan İYİ Parti Milletvekili Tuba Vural Çokal “ tarımda iki ana maliyet vardır

Bunlardan gübre fiyatları 2002 yılından bu güne ortalama %800 civarı artış göstermiştir. Benzin ise ortalama %500 artmıştır. tarım arazilerimiz de her geçen gün azalmaktadır. 87 ülkenin yüz ölçümünden daha büyük bir tarım alanı kullanılamaz hale gelmiştir. 700 bin çiftçimiz üretimi bırakırken sadece Antalya’da üreticiler 4 milyar 254 milyon 141 bin TL kredi kullanarak bankalara borçlanmıştır “ dedi.

 

İYİ Parti Milletvekili Tuba Vural Çokal ülkemizde uygulanan yanlış tarım politikalar nedeni ile artık üretmeyen ithal eden bir ülke olduğumuzu söyledi. Türkiye’nin ikibinli yıllara girerken tarımda kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri olduğunu hatırlayan Dr. Çokal, artık adını bizim ülkemizden şehirlerimizden alan ürünleri bile ithal ettiğimizi söyledi. İktidarın her alanda olduğu gibi tarım da yapılan eleştirilere kulak tıkadığını ifade eden Dr. Tuba Vural Çokal “Ülkemizi yönetenler tarım politikalarında yanlış kararlar almakla kalmadı. Kendilerine öneride bulunan, yapılan hataları söyleyenlere yapılabilecek her türlü hakareti yaptı. Ata tohumunu destekleyelim diyenlere, tarım arazilerini imara açmayalım diyenlere, tarımda ithal olmaz üreticiyi destekleyelim diyenlere etmedik laf söylemedik söz bırakmadılar” diye konuştu.

DEVLETİMİZ MANAV AÇTI, PAZARCI İLE REKABET EDİYOR

Tarım sektöründe yaşanan sorunların herkesi etkilemeye başladığını anlatan Dr. Çokal “üretimde yaşanan daralma, tarım arazilerinin kaybedilmesi ve ithalattaki artış pazara mutfağa yansıdı. Bu durumun seçimlerde kendisine zarar vereceğini gören hükümet ise çareyi manav açmakta buldu. Devlet bez mi satar deyip Sümerbank’ı, devlet şeker mi yapar deyip şeker fabrikalarını, tütün fabrikalarını, demir fabrikalarını, kağıt fabrikalarını satanlar şimdilerde patates soğan satarak pazarcımızla, manavımızla kendi milletimiz ile devletin imkanları ile rekabet ediyor” dedi.

KAYBEDİLEN TARIM ARAZİSİ 87 ÜLKEDEN BÜYÜK

Tarım alanında sorunların doğru tespit edilmeden yapılacak tüm girişimlerin başarısız olacağını dile getiren Dr. Tuba Vural Çokal maliyetlerin arttığını, tarım arazilerinin ise yok olduğunu söyledi. Dr. Çokal sözlerini şöyle sürdürdü; “ Tarım alanlarını hızla kaybediyoruz. 32 milyon 300 bin dekar tarım alanımız yok oldu. Bu alan tam 87 ülkenin yüz ölçümünden çok daha fazla. Evet biz tarım arazilerinin imara açılması, tarım arazilerinin bulunduğu bölgelerin talan edilmesi, geçim sıkıntısı çeken üreticinin arazisini terk etmesi, erozyon, özellikle kullanılan kimyasallar nedeni ile bölgeye büyük zararlar veren madencilik çalışmaları neticesinden Lübnan’ın, Senagal’in, Kuveyt’in yüz ölçümünden çok büyük bir tarım alanını kaybettik. Bunu ben demiyorum. Türkiye İstatistik Kurumu diyor.

Kaybedilen sadece tarım alanı mı peki. Tabi ki hayır. 2003 yılından bu tarafa tam 700 bin çiftçimiz üreticimiz tarım alanından çıktı. Çiftçi Kayıt sistemine 2003 yılında 2.8 milyon kayıtlı çiftçimiz varken bu sayı 2018 yılında 2.1 milyona düştü. Antalya özelinde değerlendirecek olursak Antalya’da da 54.902 hektar alanının kaybedildi. Tarım üretimini bırakanların sayısı  ulaştığı Antalya, yüzde 11.6 ile çiftçi sayısı en hızlı azalan şehirler arasında sekizinci sıraya yerleşti.”

 

ÜRETEN DEĞİL İTHAL EDEN BİR ÜLKEYİZ

Türkiye’nin nerede ise tüm dünya ülkelerinden tarım ürünü ithal etmeye başladığını anlatan Dr. Tuba Vural Çokal “tarımdaki ithalatın durumunu sadece sofralarımızın vaz geçilmesi olan nohut, kuru fasulye, mercimek ve pilavla anlatmak istiyorum. Arjantin,  Meksika ve Hindistan’dan tam 93.000 ton nohut, Arjantin, Kanada ve Kızgızistan’ dan 38.570 ton kuru fasulye, Kanada, Rusya ve Kazakistan 302.000 ton kırmızı mercimek, Çin, Yunanistan ve İtalya’dan 265.000 ton pirinç ithal ettik. Bu ithalatlar için 450 milyon liraya yakın ödeme yaptık. Bu rakamları kim söylüyor Türkiye Ziraat Odaları Birliği. Türkiye tarımının başkenti Antalya’da ithalata teslim oldu. Antalya’da da ithalat artarak 2017 yılında 85,5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Evet artık üretmiyor ithal ediyoruz” şeklinde konuştu.

MALİYETLER KATLANARAK ARTTI

Tarım maliyetlerindeki artışa dikkat çeken Çokal “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın resmi verilerinde girdi olarak dikkate alınan iki ürün var. Bunlar; gübre ve yakıt fiyatları. Son 17 yıla bakıldığında gübre fiyatlarında ortalama %800 civarı artış göstermiştir. Benzin ortalama %500 artmıştır. Üreticimizin gelirleri maalesef maliyetleri karşılamamaktadır. 2002 yılında domatesin satış fiyatı 120.000 liraydı. Yeni parayla 0,12 krş. 2019 yılında ise 6 liradır. 2002 yılında 1 litre benzin ile 9 kilogram domates alınırken günümüzde 1 litre benzin ile 1 kilogram domates alınabiliyor. 2002 yılında üretici 3 kilogram buğday ile 1 litre benzin alabiliyorken günümüzde 5 kilogram buğday ile 1 litre benzin alabiliyor. 2002 yılında en pahalı gübrenin tonunu 252 dolara alırken günümüzde aynı gübrenin tonu 612 dolar olmuştur. Neden dolar derseniz tarımın ürünlerinde olduğu gibi maalesef tohum, tarım ilacı ve gübrede de ithal ürünler kullanıyoruz. Buda dövizde yaşanan ufak bir kımıldamanın bile direk üreticiyi etkilemesine neden oluyor.

ÜRETİCİ BORÇ BATAĞINDA

Devlet desteklerin yetersizliği ve denetlenmemesi nedeni ile istenilen amaca hizmet etmediğini anlatan Dr. Çokal “ Üreticiye verilen destek yetersizdir. Verilen bazı hibelerin ise takibi yapılmamaktadır. Bunlar istenilen amaca hizmet etmemektedir. İktidardan istediği destekleri alamayan çiftçi çareyi banka kredilerinde aramakta ve faizle borçlanmaktadır. Tarım politikalarında yapılan yanlışlara ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum da eklenince binlerce çiftçi bankalara olan borçlarını ödeyemez hale gelmiş, ellerindeki tarlalarını seralarını kaybetme durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Antalya’da ziraat ve balıkçılık ile uğraşan kişiler 4 milyar 254 milyon 141 bin TL kredi kullanmıştır. Ayrıca 88.114.000 TL si de gayri nakdi kredi olarak kayıtlara geçmiştir. Bu rakamlar bile üreticimizin çareyi banka kredisinde bulduğunu, borç içinde kaldığını net bir şekilde göstermektedir. Antalyalı çiftçilerin takibe düşen borcu ise 139 milyon 247 bin liradır. 2007 yılında tüm Antalya da üreticilerimizin kullandığı toplam kredi 540 milyon lira idi. Antalyalı çiftçimiz bankalara 11 yılda 4 milyar lira borçlanmıştır” dedi.

ÇÖZÜM ÜRETİMİ DESTEKLEMEKTE

Çokal sözlerini şöyle tamamladı “Tarımda yegane çare vardır. Üreticinin desteklenmesi ve günübirlik planlar yerine uzun vadeli tarım planları hazırlanması. Türk çiftçisine yeterli destek ve imkan sağlandığı takdirde yeniden dünyanın en büyük tarım ülkelerinden biri o

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.