Antalya İl Müftülüğüne Yeni Atanan Nazif Fethi Yalçınkaya Basınla Bir Araya Geldi

Asayiş 12.04.2021 - 20:50, Güncelleme: 16.11.2022 - 03:02 2815+ kez okundu.
 

Antalya İl Müftülüğüne Yeni Atanan Nazif Fethi Yalçınkaya Basınla Bir Araya Geldi

Yüce dinimiz İslâm’a, aziz milletimize ve memleketimiz Antalya’ya hizmet etme imkânını bahşeden Âlemlerin Rabbine hamd, Örneğimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav) ve O’nun ehl-i beytine ve ashabına salât ve selam olsun. Sorumluluğu ağır, şerefi de bir o kadar büyük olan Antalya İl Müftülüğü vazifesine şahsımı layık gören Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamıza en kalbî şükranlarımı arz ediyorum. Antalya’mızda göreve başlamam vesilesiyle önceki dönemlerde din hizmetlerinin her kademesinde görev yapmış ve dar-ı bekaya irtihal etmiş tüm hocalarımızı rahmetle yad ederken, hayatta olanlara sağlıklı ve huzurlu bir yaşam diler, hizmetlerinden dolayı şükranlarımı arz ederim. Özellikle uzun yıllar müftülük görevini ifa ederek Antalya’mıza hizmet eden Osman ARTAN hocamız ve daha önce görev yapan muhterem müftülerimize de  hassaten teşekkürlerimi arz ediyorum. Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin köklü mirasını bünyesinde barındıran, Akdeniz’in incisi, tabiat güzellikleriyle dünyanın gözdesi Antalya’mıza dinî konularda hizmet etmeye, din gönüllüsü kardeşlerimize rehberlik yapmaya, halkımızın birlik ve beraberliğine, kardeşlik içinde yaşamalarına katkıda bulunmaya geldim. Makamlar ve mevkiler geçicidir. Önemli olan; baki kalan şu kubbede hoş bir sada bırakabilmektir. Antalya’mızın dini ve manevi hayatına rehberlik ederken halkımızı sahih ve doğru dini bilgiyle aydınlatma, din istismarına karşı milletimizi bilgilendirme temel hedefimizdir. Hizmetlerimizde temel felsefemiz “Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus’un engin hoşgörüsü, tevazuu ve bütün milletimizi kucaklayan tavrı olacaktır. Antalya’mızın her köşesinde camilerde, minberlerde, kürsülerde, Kur’an kurslarında dinin hayat veren rahmet yüklü mesajlarını tüm halkımıza ulaştırmanın gayreti içerisinde olacağız. Bu kutlu göreve başladığım ilk günde, Yüce Rabbimden istikamet üzere ihlas ve samimiyetle hizmet etmeyi lütfetmesini ve hayırlı sonuçlarla karşılaştırmasını niyaz ediyorum. Emanetini yüklendiğim bu şerefli görevin ağır sorumluluğunu birlikte taşıyacağım tüm din gönüllüsü kardeşlerimi kalbi muhabbetle selamlıyor, hayır dualarını bekliyorum. ANTALYA İL MÜFTÜSÜ NAZİF FETHİ YALÇINKAYA’DAN RAMAZAN AYI MESAJI Kur’an İle Şifa, Oruç İle Sıhhat, Namaz İle Huzur Bulup, Zekat İle Derman Olalım “Allah’ım, recep ve şabanı hakkımızda bereketli eyle ve bizi ramazana ulaştır.”                                                                                (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259.) Resulüllah  (s.a.s.) Efendimizin recep ayının girmesiyle okumaya başladığı duadır bu. Recep ve şabanda bereketi arayan ama asıl itibarıyla ramazana kavuşma iştiyakını dile getiren bir dua… Çok değil bundan iki ay önce bu duayı okumaya başlayarak ramazan ayına kalbî bir hazırlık yapıyorduk. Peygamberimiz (s.av)’ in “Cennet kapılarının açıldığını, cehennem kapılarının kapatıldığını ve şeytanların zincire vurulduğunu” (Nesai, Sıyam,5.), “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, İman,28.) buyurduğu Ramazan ayına ulşmanın heyecan ve mutluluğunu yaşamaktayız. Ramazan; Nazil olduğu ayı onbir ayın sultanı yapan, Nazil olduğu geceyi bin aydan daha hayırlı kılan, Nazil olduğu şehirleri Mekke-i Mükerreme- Medineyi Münevvere yapan, Nazil olduğu kişiyi Abdülmuttalib’in torunu, Abdullah’ın yetim oğlu Muhammedi; Allah’ın Rasülü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) yapan,  ayetleri ile zihinleri aydınlatan ve varoluşunun anlamını unutan insanlığı, bilgi, hikmet ve iffete davet eden yüce kitabımızın nazil olduğu müstesna bir aydır. Ramazan, çoraklaşmış yüreklere ab-ı hayattır. “Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve Resulü’nün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki O’nun huzuruna götürüleceksiniz.” (Enfal, 8/24.) Allah ve Resulü’nün bizi çağırdığı en önemli şeylerden biri de ramazan ayında oruç ibadetidir. Her amelin karşılığı kulun emeği ve niyeti nispetinde ödenir ve miktarı bellidir. Allah Teâlâ, kulundan gelecek en küçük bir iyiliğe dahi on mislinden yedi yüz misline varan bir ecir takdir etmiştir. (Buhari, Tevhit, 126.) Ancak oruç ibadetinin ecri çok daha fazladır. Zira Allah, hadis-i kutside “Oruç benim içindir ve onun karşılığını verecek olan benim.” (Buhari, Savm, 2.) buyurmak suretiyle oruç için hesapsız bir mükâfat vadettiğini bildirmiştir. Dilimizin orucu olmalıdır; yalana, kötü söze, gıybet ve dedikoduya, dilimizle işleyebileceğimiz her türlü cinayete “Dur!” diyebilmekle… Gözümüzün, kulağımızın orucu olmalıdır; malayani şeyleri görüp dinlememekle… Ve en nihayetinde kalbimizin orucu olmalıdır; içimizdeki öfke, haset, kin ve adavet duygularına, bitmek tükenmek bilmeyen hırslarımıza, arzu ve ihtiraslarımıza gem vurabilmekle… Ramazan, aynı zamanda hürriyet ayıdır. Zira bedenen her ne kadar hür isek de asıl hürriyet bedenlerin değil; gönüllerin, zihinlerin hürriyetidir. Öyle ki gücü, makam mevkii ne olursa olsun en basit bir alışkanlığına bile karşı koyamayan, arzularının kölesi olan bir insan, hiçbir surette hür değildir. Ve ne yazık ki kimimiz malın, paranın; kimimiz makam mevkinin; kimimiz şan şöhretin; kimimiz de şehvetin esiri olmuş durumdayız. İşte ramazan, bu esaret hâllerinden sıyrılıp iradenin zaferiyle özümüze döndüğümüz, hürriyetimize kavuştuğumuz aydır. Nitekim ramazan aynı zamanda infak ayıdır. İnfak; müslümana malını ihtiyaç sahiplerinin hakkından arındırma fırsatı vermektedir. Böylelikle mal arınırken, ruh da mal tutkusundan arınmakta ve infak terbiyesi bir ruh terbiyesine dönüşmektedir. Ramazan, bizlere yardımlaşma bilincini canlı tutmayı muştular. Nitekim İslam, müminin gerektiğinde arzu ve isteklerinden feragat etmesini, vahdet bilinciyle mümin kardeşlerine, tüm insanlara hatta bütün mahlûkata destek sağlamasını, karşılıksız iyilik yapmasını, yerine göre fedakârlıkta bulunmasını emreder. Yardımlaşma ve dayanışma insanın sosyal bir varlık oluşuyla doğrudan ilişkilidir. Bir insanın bir başkasının iyiliğini düşünerek hareket etmesi, insanlara yararlı olmaya çalışması, hatta başkası için kendini tehlikeye atması diğerkâmlık (özgecilik) kavramıyla ifade edilebilir. Ramazan ayının af ve mağfiret ayı olarak yer alması da yardımlaşma ve dayanışma davranışlarını artırıcıdır. İnanan insanların bu zaman dilimini arınma ve kurtuluş için bir fırsat hatta bir vesile görmesini de bu anlamda hassaten vurgulamak gerekir. Şüphesiz ki Ramazan’da mânevî bir iklimin oluşmasını sağlayan şey, bu ayda yapılan taat ve ibadetlerin yoğunluğudur. Oruç ve namaz gibi, sosyal yardımlaşma ve dayanışma da bu ibadetlerin bir parçasıdır. Bu yüzden Ramazan; müminin sadece bedenen değil, malı ile de kul olmasının gereğini yerine getirdiği bir aydır. Ramazan ayında ihtiyaç sahipleriyle paylaştığımız mali ibadetlerimizden biri de Fıtır Sadakasıdır. 2019 yılının sonbahar aylarında Çin’de ortaya çıkan ve “Covid-19” olarak isimlendirilen yeni tip bir koronavirüs, kısa süre içinde tüm dünyaya yayılarak bireysel ve toplumsal hayatı esir almış görünmektedir. Yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiğine ve milyonlarcasının yaşama tutunmak için mücadele verdiğine ilişkin bu haberlerle birlikte sevimli “mavi gezegenimiz” âdeta kara kıtalardan oluşan küresel bir hastaneye dönüşmüştür. Birbiri ardı sıra ilan edilen sokağa çıkma yasakları, karantina ve izolasyon tedbirleri ile birlikte insanlar kendilerini küresel bir hapishanenin demir parmaklıkları arasında hasta, mutsuz, umutsuz ve yalnız hissetmeye başlamıştır. Bu süreçte, aynı mekânı paylaşan insanlar arasına bile zorunlu “mesafe”ler girmiş; insanlar en yakınında yer alan kişilerle bile fiziksel temasta bulunmaya çekinmiş; anne babalar çocuklarına, aile büyükleri birbirlerine, dede neneler torunlarına sarılmaya cesaret edememiş ve birbirlerine duygularını beden diliyle aktarmaya hasret kalmıştır. Komşu, akraba, arkadaş ve akranlar arası görüşmelere, aileler arası ziyaretleşmelere zorunlu olarak ara verilmiştir. Resul-i Ekrem’in (s.a.s.) şu emri bu hükmün delilini teşkil etmektedir: “Bulaşıcı hastalık taşıyanın sağlamla aynı ortamda bulunmasını engelleyiniz.” (Buhâri, Tıp, 53.) Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kendisi de buna dikkat etmiş nitekim kendisine bey’at edip bağlılıklarını bildirmek üzere gelen bir heyet içerisinde bulaşıcı hastalığı olan bir kimsenin bulunduğunu öğrenince onunla musafaha etmeyip “Biz senin biatini kabul ettik, evine dönebilirsin.” (Müslim, Selâm, 36/126.) diyerek böyleleri ile temastan uzak durmuştur. Demek ki ramazan da hüzünlenirmiş, coşkulu yaşanamayınca. Demek ki Kâbe de hüzünlenirmiş, dolu dolu tavaf edenleri olmayınca. Demek ki Arafat da hüzünlenirmiş, dünyanın dört bir yanından kafileler halinde gelip vakfeye duranları olmayınca. Demek ki camiler de hüzünlenirmiş, saf saf ve omuz omuza namaz kılan cemaati olmayınca. Unutmayalım ki; en uzak mesafe birbirini anlamayanlar arasında olan mesafedir.  Mesafeler dokunmaya engeldir, sevmeye değil. İman edip okuduğumuz, okuyup anladığımız, anlayıp yaşadığımız Kur’an-ı Kerimlerimiz şifa, oruçlarımız sıhhat, kötülüklerden bizleri alıkoyan namazlarımız huzur, zekâtlarımız derman, Ramazan-ı Şerifimiz mübarek olsun. RAMAZAN-I ŞERİFLE İLGİLİ ALINAN TEDBİRLER Böyle bir dönemde ramazan ayı, orucuyla, Kur'an tilavetiyle, teravihiyle, iftarıyla, sahuruyla ve fitresiyle salgın hastalıktan bunalan ruhumuza ve bedenimize şifa olmaktadır. Bu bağlamda ramazan ayı boyunca bu ayın ruh ve beden sağlımıza olan katkılarına, bireysel ve toplumsal faydalarına dikkat çekerek, toplumun bütün kesimlerinde bir farkındalık oluşturulmaya çalışılacağız." Yerel TV/radyo kanalları, yazılı basın ve dijital platformlar/sosyal medya araçları vasıtasıyla ve yüz yüze yürütülen irşat faaliyetlerinde "Şifa Ayı Ramazan" konusu kapsamlı bir şekilde ele alacağız. Bu İtibarla; Diyanet İşleri Başkanlığımızca COVİD-19 ile ilgili cami ve mescitlerde alınan temizlik, maske ve mesafe kuralları başta olmak üzere bütün tedbirlere azami derecede riayet edilecektir. Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu gün ve saatlerde, vatandaşlarımızın yürüme mesafesindeki cami ve mescitlerde cemaate iştiraki konusunda ilgili kurumların alacağı kararlar doğrultusunda hareket edilecektir. Salgın nedeniyle açıklanan güncel tedbirler dikkate alınarak toplu iftar yemekleri verilmeyecektir Cami ve mescitlerde teravih ve vitir namazları cemaatle kılınmayacak, yatsı namazının son sünneti kılındıktan sonra tesbihat yapılarak vatandaşlarımıza teravih ve vitir namazlarını evlerinde kılmaları hususunda gerekli bilgilendirmeler görevlilerimiz tarafından yapılacaktır. Vatandaşlarımız tarafından mektup, faks, e-posta vb. yollarla yazılı olarak, il ve ilçe müftülüklerimize bizzat gelmek suretiyle veya telefonla (Alo 190) yöneltilen sorular, 23/08/2019 tarihli "Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uygulama Genelgesi" hükümleri çerçevesinde il ve ilçe müftülükleri tarafından cevaplandırılacak ve söz konusu hizmetin eksiksiz bir şekilde yürütülmesi için iki adet mobil telefon temin edilerek vatandaşlarımıza mesai saatleri dışında (hafta sonları da dâhil olmak üzere ilimizde saat 22.00'a kadar) da cevap verilecektir. Camilerde tüm cami görevlileri mutlaka mukabele okuyacak ve mukabele programlarında okunan cüzlerin ihtiva ettiği önemli mesajlar uygun bir vakitte cemaate aktarılacaktır. Camilerdeki mukabele programlarına katılamayan vatandaşlarımız Diyanet TV’de Ramazan ayı boyunca yayınlanacak olan günlük üç (3) Mukabeleye (1. Mukabele saat:04:30’da- 2. Mukabele saat:15:00’da- 3. Mukabele saat: 24:00’da) katılabileceklerdir. İtikâfa girmek isteyen vatandaşlarımız için ilçe müftülüklerimizce belirlenen camiler itikâf için hazırlanmıştır. İtikâf süresince ilgili kişiler COVİD-19 salgın hastalık tedbirleri kapsamında temizlik ve cami adabıyla ilgili gerekli hassasiyetlere dikkat etmeleri konusunda bilgilendirilecektir. Sokağa çıkma kısıtlamasına muhatap olan vatandaşlarımızın ve hastalık belirtileri taşıyanların cemaatle namaza katılmayarak ibadetlerini evlerinde eda etmeleri konusunda uyarı ve bilgilendirmelere devam edilecektir. Camiye giriş ve çıkışlarda izdihama sebebiyet verilmemesi, mesafenin korunması, hiç kimseyle temasta bulunulmaması; musafaha, tokalaşma, kucaklaşma yapılmaması, gruplar halinde toplanılmaması hususunda vatandaşlarımız uyarılacaktır. Din görevlileri, sokağa çıkma kısıtlamalarının bulunduğu vakitlerde cami ve mescitleri ibadete açacak ve görevlerinin başında hazır bulunacaklardır. Din İşleri Yüksek Kurulunca, 2021 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için "Fitre miktarı 28 TL (yirmi sekiz)" olarak belirlenmiştir. Vatandaşlarımızın zekât, fitre, sadaka gibi nakdi yardımlarının ihtiyaç sahiplerine, fakirlere, öğrencilere, Kur'an kurslarına vb. yerlere sağlıklı ve güvenli bir şekilde ulaştırmaları ve söz konusu ibadetlerin ifası için Türkiye Diyanet Vakfı'nın güvenli bir adres olduğunu ifade etmek isteriz. Not: Başkanlığımızca Ramazan ayında yürütülecek olan hizmetler, salgın hastalığın seyri dikkate alınarak İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulu kararları doğrultusunda müftünün teklifi mülki amirin onayıyla uygulamaya konulacaktır. Bu vesile ile aziz milletimizin ve İslam âleminin Ramazan ayını tebrik eder, bu ayın bütün insanlığın sağlık, sıhhat ve huzuruna vesile olmasını Yüce Allah'tan dilerim.

Yüce dinimiz İslâm’a, aziz milletimize ve memleketimiz Antalya’ya hizmet etme imkânını bahşeden Âlemlerin Rabbine hamd, Örneğimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav) ve O’nun ehl-i beytine ve ashabına salât ve selam olsun.

Sorumluluğu ağır, şerefi de bir o kadar büyük olan Antalya İl Müftülüğü vazifesine şahsımı layık gören Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamıza en kalbî şükranlarımı arz ediyorum.

Antalya’mızda göreve başlamam vesilesiyle önceki dönemlerde din hizmetlerinin her kademesinde görev yapmış ve dar-ı bekaya irtihal etmiş tüm hocalarımızı rahmetle yad ederken, hayatta olanlara sağlıklı ve huzurlu bir yaşam diler, hizmetlerinden dolayı şükranlarımı arz ederim.

Özellikle uzun yıllar müftülük görevini ifa ederek Antalya’mıza hizmet eden Osman ARTAN hocamız ve daha önce görev yapan muhterem müftülerimize de  hassaten teşekkürlerimi arz ediyorum.

Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin köklü mirasını bünyesinde barındıran, Akdeniz’in incisi, tabiat güzellikleriyle dünyanın gözdesi Antalya’mıza dinî konularda hizmet etmeye, din gönüllüsü kardeşlerimize rehberlik yapmaya, halkımızın birlik ve beraberliğine, kardeşlik içinde yaşamalarına katkıda bulunmaya geldim. Makamlar ve mevkiler geçicidir. Önemli olan; baki kalan şu kubbede hoş bir sada bırakabilmektir.

Antalya’mızın dini ve manevi hayatına rehberlik ederken halkımızı sahih ve doğru dini bilgiyle aydınlatma, din istismarına karşı milletimizi bilgilendirme temel hedefimizdir. Hizmetlerimizde temel felsefemiz “Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus’un engin hoşgörüsü, tevazuu ve bütün milletimizi kucaklayan tavrı olacaktır.

Antalya’mızın her köşesinde camilerde, minberlerde, kürsülerde, Kur’an kurslarında dinin hayat veren rahmet yüklü mesajlarını tüm halkımıza ulaştırmanın gayreti içerisinde olacağız.

Bu kutlu göreve başladığım ilk günde, Yüce Rabbimden istikamet üzere ihlas ve samimiyetle hizmet etmeyi lütfetmesini ve hayırlı sonuçlarla karşılaştırmasını niyaz ediyorum.

Emanetini yüklendiğim bu şerefli görevin ağır sorumluluğunu birlikte taşıyacağım tüm din gönüllüsü kardeşlerimi kalbi muhabbetle selamlıyor, hayır dualarını bekliyorum.

ANTALYA İL MÜFTÜSÜ NAZİF FETHİ YALÇINKAYA’DAN RAMAZAN AYI MESAJI

Kur’an İle Şifa, Oruç İle Sıhhat, Namaz İle Huzur Bulup, Zekat İle Derman Olalım

“Allah’ım, recep ve şabanı hakkımızda bereketli eyle ve bizi ramazana ulaştır.”

                                                                               (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259.)

Resulüllah  (s.a.s.) Efendimizin recep ayının girmesiyle okumaya başladığı duadır bu. Recep ve şabanda bereketi arayan ama asıl itibarıyla ramazana kavuşma iştiyakını dile getiren bir dua… Çok değil bundan iki ay önce bu duayı okumaya başlayarak ramazan ayına kalbî bir hazırlık yapıyorduk.

Peygamberimiz (s.av)’ in “Cennet kapılarının açıldığını, cehennem kapılarının kapatıldığını ve şeytanların zincire vurulduğunu” (Nesai, Sıyam,5.), “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, İman,28.) buyurduğu Ramazan ayına ulşmanın heyecan ve mutluluğunu yaşamaktayız.

Ramazan; Nazil olduğu ayı onbir ayın sultanı yapan, Nazil olduğu geceyi bin aydan daha hayırlı kılan, Nazil olduğu şehirleri Mekke-i Mükerreme- Medineyi Münevvere yapan, Nazil olduğu kişiyi Abdülmuttalib’in torunu, Abdullah’ın yetim oğlu Muhammedi; Allah’ın Rasülü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) yapan,  ayetleri ile zihinleri aydınlatan ve varoluşunun anlamını unutan insanlığı, bilgi, hikmet ve iffete davet eden yüce kitabımızın nazil olduğu müstesna bir aydır.

Ramazan, çoraklaşmış yüreklere ab-ı hayattır. “Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve Resulü’nün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki O’nun huzuruna götürüleceksiniz.” (Enfal, 8/24.) Allah ve Resulü’nün bizi çağırdığı en önemli şeylerden biri de ramazan ayında oruç ibadetidir.

Her amelin karşılığı kulun emeği ve niyeti nispetinde ödenir ve miktarı bellidir. Allah Teâlâ, kulundan gelecek en küçük bir iyiliğe dahi on mislinden yedi yüz misline varan bir ecir takdir etmiştir. (Buhari, Tevhit, 126.) Ancak oruç ibadetinin ecri çok daha fazladır. Zira Allah, hadis-i kutside “Oruç benim içindir ve onun karşılığını verecek olan benim.” (Buhari, Savm, 2.) buyurmak suretiyle oruç için hesapsız bir mükâfat vadettiğini bildirmiştir. Dilimizin orucu olmalıdır; yalana, kötü söze, gıybet ve dedikoduya, dilimizle işleyebileceğimiz her türlü cinayete “Dur!” diyebilmekle… Gözümüzün, kulağımızın orucu olmalıdır; malayani şeyleri görüp dinlememekle… Ve en nihayetinde kalbimizin orucu olmalıdır; içimizdeki öfke, haset, kin ve adavet duygularına, bitmek tükenmek bilmeyen hırslarımıza, arzu ve ihtiraslarımıza gem vurabilmekle…

Ramazan, aynı zamanda hürriyet ayıdır. Zira bedenen her ne kadar hür isek de asıl hürriyet bedenlerin değil; gönüllerin, zihinlerin hürriyetidir. Öyle ki gücü, makam mevkii ne olursa olsun en basit bir alışkanlığına bile karşı koyamayan, arzularının kölesi olan bir insan, hiçbir surette hür değildir. Ve ne yazık ki kimimiz malın, paranın; kimimiz makam mevkinin; kimimiz şan şöhretin; kimimiz de şehvetin esiri olmuş durumdayız. İşte ramazan, bu esaret hâllerinden sıyrılıp iradenin zaferiyle özümüze döndüğümüz, hürriyetimize kavuştuğumuz aydır.

Nitekim ramazan aynı zamanda infak ayıdır. İnfak; müslümana malını ihtiyaç sahiplerinin hakkından arındırma fırsatı vermektedir. Böylelikle mal arınırken, ruh da mal tutkusundan arınmakta ve infak terbiyesi bir ruh terbiyesine dönüşmektedir.

Ramazan, bizlere yardımlaşma bilincini canlı tutmayı muştular. Nitekim İslam, müminin gerektiğinde arzu ve isteklerinden feragat etmesini, vahdet bilinciyle mümin kardeşlerine, tüm insanlara hatta bütün mahlûkata destek sağlamasını, karşılıksız iyilik yapmasını, yerine göre fedakârlıkta bulunmasını emreder.

Yardımlaşma ve dayanışma insanın sosyal bir varlık oluşuyla doğrudan ilişkilidir. Bir insanın bir başkasının iyiliğini düşünerek hareket etmesi, insanlara yararlı olmaya çalışması, hatta başkası için kendini tehlikeye atması diğerkâmlık (özgecilik) kavramıyla ifade edilebilir.

Ramazan ayının af ve mağfiret ayı olarak yer alması da yardımlaşma ve dayanışma davranışlarını artırıcıdır. İnanan insanların bu zaman dilimini arınma ve kurtuluş için bir fırsat hatta bir vesile görmesini de bu anlamda hassaten vurgulamak gerekir.

Şüphesiz ki Ramazan’da mânevî bir iklimin oluşmasını sağlayan şey, bu ayda yapılan taat ve ibadetlerin yoğunluğudur. Oruç ve namaz gibi, sosyal yardımlaşma ve dayanışma da bu ibadetlerin bir parçasıdır. Bu yüzden Ramazan; müminin sadece bedenen değil, malı ile de kul olmasının gereğini yerine getirdiği bir aydır. Ramazan ayında ihtiyaç sahipleriyle paylaştığımız mali ibadetlerimizden biri de Fıtır Sadakasıdır.

2019 yılının sonbahar aylarında Çin’de ortaya çıkan ve “Covid-19” olarak isimlendirilen yeni tip bir koronavirüs, kısa süre içinde tüm dünyaya yayılarak bireysel ve toplumsal hayatı esir almış görünmektedir. Yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiğine ve milyonlarcasının yaşama tutunmak için mücadele verdiğine ilişkin bu haberlerle birlikte sevimli “mavi gezegenimiz” âdeta kara kıtalardan oluşan küresel bir hastaneye dönüşmüştür. Birbiri ardı sıra ilan edilen sokağa çıkma yasakları, karantina ve izolasyon tedbirleri ile birlikte insanlar kendilerini küresel bir hapishanenin demir parmaklıkları arasında hasta, mutsuz, umutsuz ve yalnız hissetmeye başlamıştır. Bu süreçte, aynı mekânı paylaşan insanlar arasına bile zorunlu “mesafe”ler girmiş; insanlar en yakınında yer alan kişilerle bile fiziksel temasta bulunmaya çekinmiş; anne babalar çocuklarına, aile büyükleri birbirlerine, dede neneler torunlarına sarılmaya cesaret edememiş ve birbirlerine duygularını beden diliyle aktarmaya hasret kalmıştır. Komşu, akraba, arkadaş ve akranlar arası görüşmelere, aileler arası ziyaretleşmelere zorunlu olarak ara verilmiştir.

Resul-i Ekrem’in (s.a.s.) şu emri bu hükmün delilini teşkil etmektedir: “Bulaşıcı hastalık taşıyanın sağlamla aynı ortamda bulunmasını engelleyiniz.” (Buhâri, Tıp, 53.) Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kendisi de buna dikkat etmiş nitekim kendisine bey’at edip bağlılıklarını bildirmek üzere gelen bir heyet içerisinde bulaşıcı hastalığı olan bir kimsenin bulunduğunu öğrenince onunla musafaha etmeyip “Biz senin biatini kabul ettik, evine dönebilirsin.” (Müslim, Selâm, 36/126.) diyerek böyleleri ile temastan uzak durmuştur.

Demek ki ramazan da hüzünlenirmiş, coşkulu yaşanamayınca. Demek ki Kâbe de hüzünlenirmiş, dolu dolu tavaf edenleri olmayınca. Demek ki Arafat da hüzünlenirmiş, dünyanın dört bir yanından kafileler halinde gelip vakfeye duranları olmayınca. Demek ki camiler de hüzünlenirmiş, saf saf ve omuz omuza namaz kılan cemaati olmayınca.

Unutmayalım ki; en uzak mesafe birbirini anlamayanlar arasında olan mesafedir.  Mesafeler dokunmaya engeldir, sevmeye değil.

İman edip okuduğumuz, okuyup anladığımız, anlayıp yaşadığımız Kur’an-ı Kerimlerimiz şifa, oruçlarımız sıhhat, kötülüklerden bizleri alıkoyan namazlarımız huzur, zekâtlarımız derman, Ramazan-ı Şerifimiz mübarek olsun.

RAMAZAN-I ŞERİFLE İLGİLİ ALINAN TEDBİRLER

Böyle bir dönemde ramazan ayı, orucuyla, Kur'an tilavetiyle, teravihiyle, iftarıyla, sahuruyla ve fitresiyle salgın hastalıktan bunalan ruhumuza ve bedenimize şifa olmaktadır. Bu bağlamda ramazan ayı boyunca bu ayın ruh ve beden sağlımıza olan katkılarına, bireysel ve toplumsal faydalarına dikkat çekerek, toplumun bütün kesimlerinde bir farkındalık oluşturulmaya çalışılacağız."

Yerel TV/radyo kanalları, yazılı basın ve dijital platformlar/sosyal medya araçları vasıtasıyla ve yüz yüze yürütülen irşat faaliyetlerinde "Şifa Ayı Ramazan" konusu kapsamlı bir şekilde ele alacağız.

Bu İtibarla;

Diyanet İşleri Başkanlığımızca COVİD-19 ile ilgili cami ve mescitlerde alınan temizlik, maske ve mesafe kuralları başta olmak üzere bütün tedbirlere azami derecede riayet edilecektir.

Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu gün ve saatlerde, vatandaşlarımızın yürüme mesafesindeki cami ve mescitlerde cemaate iştiraki konusunda ilgili kurumların alacağı kararlar doğrultusunda hareket edilecektir.

Salgın nedeniyle açıklanan güncel tedbirler dikkate alınarak toplu iftar yemekleri verilmeyecektir

Cami ve mescitlerde teravih ve vitir namazları cemaatle kılınmayacak, yatsı namazının son sünneti kılındıktan sonra tesbihat yapılarak vatandaşlarımıza teravih ve vitir namazlarını evlerinde kılmaları hususunda gerekli bilgilendirmeler görevlilerimiz tarafından yapılacaktır.

Vatandaşlarımız tarafından mektup, faks, e-posta vb. yollarla yazılı olarak, il ve ilçe müftülüklerimize bizzat gelmek suretiyle veya telefonla (Alo 190) yöneltilen sorular, 23/08/2019 tarihli "Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uygulama Genelgesi" hükümleri çerçevesinde il ve ilçe müftülükleri tarafından cevaplandırılacak ve söz konusu hizmetin eksiksiz bir şekilde yürütülmesi için iki adet mobil telefon temin edilerek vatandaşlarımıza mesai saatleri dışında (hafta sonları da dâhil olmak üzere ilimizde saat 22.00'a kadar) da cevap verilecektir.

Camilerde tüm cami görevlileri mutlaka mukabele okuyacak ve mukabele programlarında okunan cüzlerin ihtiva ettiği önemli mesajlar uygun bir vakitte cemaate aktarılacaktır. Camilerdeki mukabele programlarına katılamayan vatandaşlarımız Diyanet TV’de Ramazan ayı boyunca yayınlanacak olan günlük üç (3) Mukabeleye (1. Mukabele saat:04:30’da- 2. Mukabele saat:15:00’da- 3. Mukabele saat: 24:00’da) katılabileceklerdir.

İtikâfa girmek isteyen vatandaşlarımız için ilçe müftülüklerimizce belirlenen camiler itikâf için hazırlanmıştır. İtikâf süresince ilgili kişiler COVİD-19 salgın hastalık tedbirleri kapsamında temizlik ve cami adabıyla ilgili gerekli hassasiyetlere dikkat etmeleri konusunda bilgilendirilecektir.

Sokağa çıkma kısıtlamasına muhatap olan vatandaşlarımızın ve hastalık belirtileri taşıyanların cemaatle namaza katılmayarak ibadetlerini evlerinde eda etmeleri konusunda uyarı ve bilgilendirmelere devam edilecektir.

Camiye giriş ve çıkışlarda izdihama sebebiyet verilmemesi, mesafenin korunması, hiç kimseyle temasta bulunulmaması; musafaha, tokalaşma, kucaklaşma yapılmaması, gruplar halinde toplanılmaması hususunda vatandaşlarımız uyarılacaktır.

Din görevlileri, sokağa çıkma kısıtlamalarının bulunduğu vakitlerde cami ve mescitleri ibadete açacak ve görevlerinin başında hazır bulunacaklardır.

Din İşleri Yüksek Kurulunca, 2021 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için "Fitre miktarı 28 TL (yirmi sekiz)" olarak belirlenmiştir.

Vatandaşlarımızın zekât, fitre, sadaka gibi nakdi yardımlarının ihtiyaç sahiplerine, fakirlere, öğrencilere, Kur'an kurslarına vb. yerlere sağlıklı ve güvenli bir şekilde ulaştırmaları ve söz konusu ibadetlerin ifası için Türkiye Diyanet Vakfı'nın güvenli bir adres olduğunu ifade etmek isteriz.

Not: Başkanlığımızca Ramazan ayında yürütülecek olan hizmetler, salgın hastalığın seyri dikkate alınarak İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulu kararları doğrultusunda müftünün teklifi mülki amirin onayıyla uygulamaya konulacaktır.

Bu vesile ile aziz milletimizin ve İslam âleminin Ramazan ayını tebrik eder, bu ayın bütün insanlığın sağlık, sıhhat ve huzuruna vesile olmasını Yüce Allah'tan dilerim.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.