Kesik Minareye Açık Hava Müzesi Olarak Kalmalıdır

Asayiş 09.05.2019 - 00:26, Güncelleme: 16.11.2022 - 03:02 2159+ kez okundu.
 

Kesik Minareye Açık Hava Müzesi Olarak Kalmalıdır

Antalya, Kaleiçi, Arkeolojik sit alanı içinde bulunan, Vakıflar Mülkiyetindeki Kesik Minare Cami, inşa edildiği tarihten günümüze kadar Helenistik, Roma, Bizans, Beylikler, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşamış, tapınak, bazilika,kilise ve cami olarak kullanılmıştır. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 13.05.1992 tarih ve 1442 sayılı kararıyla onaylı Kaleiçi kentsel ve II. Derece Arkeolojik Sit alanını Koruma Amaçlı İmar planında; “Kültür varlığı olarak tescillerinin değerlendirilmesinde taşınmazın tarihi, mimari estetik, mahalli ve sanat tarihi açısından değerinin BİR BÜTÜN OLARAK göz önüne alınması gerektiği düşünülerek “AÇIK HAVA MÜZESİ” kullanım plan kararı getirilmiştir. Yine, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 27.08.2012 tarih ve 867 sayılı Kararıyla da; “Yapının her dönemin ve kullanımının izlerini taşıyan tek yapı olması, temsil ettiği bu dönemler ve kullanımlar ile evrensel bir değer taşıyan anıtsal bir yapı olması ve yapılan bilimsel kazı çalışmaları sonrası hazırlanan onarım projelerinin yapının taşıdığı tüm izlerin sergilenmesine yönelik mevcut şekliyle konsilidasyon yapılması gerektiği”gerekçesi ile “AÇIK HAVA MÜZESİ” kullanımına yönelik plan kararının devam etmesi yönünde karar almıştır. Bu karara Vakıflar Bölge Müdürlüğünce itiraz edilmiş, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu 26.09.2012 tarih ve 93 sayılı kararıyla itirazı kabul ederek CAMİ olarak kullanım kararı almıştır. Mimarlar Odası Antalya Şubesi Şehir Plancıları Odası Antalya Şubesi ile birlikte, bu kararın İptali istemiyle Antalya 1.idare Mahkemesinin 2013/387 E.sayılı dosya ile dava açmıştır. Açılan davada bilirkişi incelemesi yapıldığında, bilirkişiler dava gerekçelerimizi destekler vaziyette; “Yapının ifade ettiği anlamın sadece bir dönemin niteliğinin vurgulanması şeklinde olamayacağı açıktır   Yapı dönemsel eklemeleri bakımından kendine has bir mimari karakterle günümüze gelmiştir. Dönem içinde farklı dinlerin kullanım yeri olması bakımından özel bir yere sahiptir. Diğer yönden yapının şu anki yada en son kullanımındaki mimarisinden sonra ortaya çıkan yeni bilgileri ile özel bir konumda olduğu, onu özel kılanın sadece son dönem mimari işlev kullanımından ziyada altından çıkan kent tarihi bakımından ifade ettiği anlamıyla birlikte değerlendirilmesinin gerekliliğidir. Burada değerlendirilmesi gereken yapının harap ve metruk hale gelmeden önce temsil ettiği özelliklerinden ziyade arkeolojik kazılar ile elde edilen yeni bilgilerle birlikte mevcut durumunun değerlendirilmesi olmalıdır. Yukarıdaki bilgilerde yapının birçok kullanım döneminin olduğu, bunlardan sadece birisinin ortaya çıkarılarak onarım ve işlevinin getirilmesinin yapının diğer dönemlerinin yok sayılması anlamına geleceği açıktır. Söz konusu yapının cami işlevine uygun olarak yeniden donatılması durumunda altındaki yada üzerindeki diğer değerlerin bir anlamda yok sayılması anlamına gelecektir. Burada verilecek işlev yapının kimliğinden ziyade üzerindeki arkeolojik ve mimari değerlerin sergilenmesi işlevi olmalıdır.... Dava konusu taşınmazın üzerinde taşıdığı değerler Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine aittir. Bu değerlerden birisinin diğerinden üstün ya da önemli olduğunun vurgulanması ötekileri önemsizleştiren ya da yok sayan bir olgu anlamına gelecektir ki bu durum Venedik Tüzüğünün 11.maddesiyle çelişen bir hal oluşturacaktır..." görüşü beyan etmişlerdir. Antalya 1 .İdare Mahkemesi, bilirkişi raporu doğrultusunda 2013/387 E-2014/419 K.sayılı kararıyla işlemin iptaline karar vermiştir. Bu karar davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından temyiz edilmiş, temyiz üzerine Danıştay 14. Daire, 2014/6289 E-2016/549 K.sayılı kararı ile; “Kesik Minare caminin tarihçesinden ve bugün mevcut kalıntı ve izlerden söz konusu yapının ilk inşa edildiği antik dönemden 1896 yılına kadar bir çok defa tadilat, tamirat, ilave ve eklentilerle değiştirilmesine rağmen 19 yy sonlarına kadar hep mabet olarak kullanıldığı, bu bakımdan çeşitli devrelerin mimarlık, sanat ve restorasyon çalışmalarına ait hatıraları bir arada ihtiva etmesi sebebiyle büyük önem arz ettiği, Şehzade Korkut tarafından 15.yy da camiye çevrilip tahrip oluncaya kadar yaklaşık 500-600 yıl cami olarak kullanıldığı...” gerekçesi ile mahkeme kararını bozmuştur. Daire bu kararı ile dava konusu yapının sadece cami olarak kullanımını ve bu kullanım yönündeki belgeleri esas almış, 500-600 yıl cami olarak kullanılmasının, cami olarak yapılmasına yeterli saymıştır. Bir bütün olarak değerlendirme yapıldığında yapı, 2 yy da tapınak olarak yapılmış, kiliseye çevrilmiş, 15 yy da cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu durumda 500-600 yıl cami olarak kullanılmadan önce 2 yy ile 15 yy arası 1300 yıl cami dışı ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Bu kadar çeşitlilik gösteren bir yapı, ibadet yerinden öte, estetik, mimari, sanat tarihi açısından ve arkeolojik değerinin daha ön planda tutulması gerekliyken, Cami olarak yapılmasının ısrarını anlamakta güçlük çekmekteyiz. Zira Yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığınca “Kültür ve Turizm Alanı” ilan edilen Kaleiçi’nde bulunmaktadır. Bunun dışında yapı, yangın görmüş olup büyük ölçüde tahrip olmuştur. Antalya Kaleiçi Korkut Camii (Kesik Minare) Kazı, Konservasyon ve Açık Hava Müzesi Olarak Düzenlenmesi Projesinde de, Yapının statik açıdan oldukça riskli olduğu belirtilmektedir. Bu hususlar ileri sürülerek, Danıştay kararına karşı, Karar düzeltme yoluna başvurulmuş ise de, Danıştay 14.Daire, 2016/6162 E-2016/6410 K.sayılı kararıyla, Karar Düzeltme istemimizi reddetmiştir. Antalya 1.idare Mahkemesi, Danıştay Bozma Kararı uyarınca bu kez, 2016/1408 E-2016/1614 K.sayılı kararıyla davamızın reddine karar vermiştir. Bu karara karşı, tekrar Danıştay’a, temyiz yoluna başvurulmuş, Temyiz sonucu beklenmektedir. Ancak yargı süreci devam etmesine karşın Vakıflar Bölge Müdürlüğü, bölgede cami ihtiyacı olmamasına karşın Cami amaçlı restorasyon çalışmalarına hızla devam etmektedir. Sembol haline gelmiş kesik minarenin, minare olarak kullanılmasına yönelik restorasyonu ve üzerinin kapatılması sembol olma özelliğini de kaybedeceğinden, turizm açısından önemini de yitirecektir. Yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığınca “Kültür ve Turizm Alanı” ilan edilen Kaleiçi’nde bulunmaktadır. Kent Belleğinde “Kesik Minare” ismi mihenk taşı niteliğindedir. Bu nedenle; Küçük bir alanı kapsayan Kaleiçi bölgesinde 4 adet büyük cami ve 3 adet mescit bulunmakta olup birçoğu cemaatsizlikten kullanılamaz durumdadır. Ayrıca bölge çoğunlukla turistik dükkanlar, pansiyonlar ve barlardan oluşmaktadır. Bu bölgede ikamet eden insan yok denecek kadar azdır. Bu kadar az ikametin olduğu bir bölge de halen kullanılmayan 4 adet büyük caminin ve 3 adet mescidin olması kamunun ibadet yeri kullanımı için yeterli olduğu düşüncesindeyiz. Bölge tarihsel yapısı ile yoğun ilgi gören bir turistik alandır. Bu durumda yapının AÇIK HAVA MÜZESİ olarak kullanma fonksiyonu daha önem kazanmaktadır. Yapının arkeolojik alan olarak kullanımdaki kamu yararı fonksiyonlandırılarak (camii) kullanılmasından daha fazladır. Davacı Meslek Odaları olarak sonuna kadar dava gerekçelerimizin arkasında olduğumuzu, devam eden sürecine ilişkin yasal plan sürecini tamamlamadan, fonksiyona yönelik düzenlemenin yapılması ve yapının arkeolojik alan niteliğinin devamı olan “AÇIK HAVA MÜZESİ" kararının devam ettirilmesinde ve “KENT BELLEĞİNİN” değiştirilmemesinde “KAMU YARARI” olduğunun değerli basınımız aracılığı ile halkımızın bilgisine sunarız.

Antalya, Kaleiçi, Arkeolojik sit alanı içinde bulunan, Vakıflar Mülkiyetindeki Kesik Minare Cami, inşa edildiği tarihten günümüze kadar Helenistik, Roma, Bizans, Beylikler, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşamış, tapınak, bazilika,kilise ve cami olarak kullanılmıştır.

Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 13.05.1992 tarih ve 1442 sayılı kararıyla onaylı Kaleiçi kentsel ve II. Derece Arkeolojik Sit alanını Koruma Amaçlı İmar planında; “Kültür varlığı olarak tescillerinin değerlendirilmesinde taşınmazın tarihi, mimari estetik, mahalli ve sanat tarihi açısından değerinin BİR BÜTÜN OLARAK göz önüne alınması gerektiği düşünülerek “AÇIK HAVA MÜZESİ” kullanım plan kararı getirilmiştir.

Yine, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 27.08.2012 tarih ve 867 sayılı Kararıyla da; “Yapının her dönemin ve kullanımının izlerini taşıyan tek yapı olması, temsil ettiği bu dönemler ve kullanımlar ile evrensel bir değer taşıyan anıtsal bir yapı olması ve yapılan bilimsel kazı çalışmaları sonrası hazırlanan onarım projelerinin yapının taşıdığı tüm izlerin sergilenmesine yönelik mevcut şekliyle konsilidasyon yapılması gerektiği”gerekçesi ile “AÇIK HAVA MÜZESİ” kullanımına yönelik plan kararının devam etmesi yönünde karar almıştır.

Bu karara Vakıflar Bölge Müdürlüğünce itiraz edilmiş, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu 26.09.2012 tarih ve 93 sayılı kararıyla itirazı kabul ederek CAMİ olarak kullanım kararı almıştır. Mimarlar Odası Antalya Şubesi Şehir Plancıları Odası Antalya Şubesi ile birlikte, bu kararın İptali istemiyle Antalya 1.idare Mahkemesinin 2013/387 E.sayılı dosya ile dava açmıştır.

Açılan davada bilirkişi incelemesi yapıldığında, bilirkişiler dava gerekçelerimizi destekler vaziyette; “Yapının ifade ettiği anlamın sadece bir dönemin niteliğinin vurgulanması şeklinde olamayacağı açıktır   Yapı dönemsel eklemeleri bakımından kendine has bir mimari karakterle günümüze gelmiştir. Dönem içinde farklı dinlerin kullanım yeri olması bakımından özel bir yere sahiptir. Diğer yönden yapının şu anki yada en son kullanımındaki mimarisinden sonra ortaya çıkan yeni bilgileri ile özel bir konumda olduğu, onu özel kılanın sadece son dönem mimari işlev kullanımından ziyada altından çıkan kent tarihi bakımından ifade ettiği anlamıyla birlikte değerlendirilmesinin gerekliliğidir.

Burada değerlendirilmesi gereken yapının harap ve metruk hale gelmeden önce temsil ettiği özelliklerinden ziyade arkeolojik kazılar ile elde edilen yeni bilgilerle birlikte mevcut durumunun değerlendirilmesi olmalıdır. Yukarıdaki bilgilerde yapının birçok kullanım döneminin olduğu, bunlardan sadece birisinin ortaya çıkarılarak onarım ve işlevinin getirilmesinin yapının diğer dönemlerinin yok sayılması anlamına geleceği açıktır.

Söz konusu yapının cami işlevine uygun olarak yeniden donatılması durumunda altındaki yada üzerindeki diğer değerlerin bir anlamda yok sayılması anlamına gelecektir. Burada verilecek işlev yapının kimliğinden ziyade üzerindeki arkeolojik ve mimari değerlerin sergilenmesi işlevi olmalıdır....

Dava konusu taşınmazın üzerinde taşıdığı değerler Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine aittir. Bu değerlerden birisinin diğerinden üstün ya da önemli olduğunun vurgulanması ötekileri önemsizleştiren ya da yok sayan bir olgu anlamına gelecektir ki bu durum Venedik Tüzüğünün 11.maddesiyle çelişen bir hal oluşturacaktır..." görüşü beyan etmişlerdir.

Antalya 1 .İdare Mahkemesi, bilirkişi raporu doğrultusunda 2013/387 E-2014/419 K.sayılı kararıyla işlemin iptaline karar vermiştir. Bu karar davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından temyiz edilmiş, temyiz üzerine Danıştay 14. Daire, 2014/6289 E-2016/549 K.sayılı kararı ile; “Kesik Minare caminin tarihçesinden ve bugün mevcut kalıntı ve izlerden söz konusu yapının ilk inşa edildiği antik dönemden 1896 yılına kadar bir çok defa tadilat, tamirat, ilave ve eklentilerle değiştirilmesine rağmen 19 yy sonlarına kadar hep mabet olarak kullanıldığı, bu bakımdan çeşitli devrelerin mimarlık, sanat ve restorasyon çalışmalarına ait hatıraları bir arada ihtiva etmesi sebebiyle büyük önem arz ettiği, Şehzade Korkut tarafından 15.yy da camiye çevrilip tahrip oluncaya kadar yaklaşık 500-600 yıl cami olarak kullanıldığı...” gerekçesi ile mahkeme kararını bozmuştur.

Daire bu kararı ile dava konusu yapının sadece cami olarak kullanımını ve bu kullanım yönündeki belgeleri esas almış, 500-600 yıl cami olarak kullanılmasının, cami olarak yapılmasına yeterli saymıştır. Bir bütün olarak değerlendirme yapıldığında yapı, 2 yy da tapınak olarak yapılmış, kiliseye çevrilmiş, 15 yy da cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu durumda 500-600 yıl cami olarak kullanılmadan önce 2 yy ile 15 yy arası 1300 yıl cami dışı ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Bu kadar çeşitlilik gösteren bir yapı, ibadet yerinden öte, estetik, mimari, sanat tarihi açısından ve arkeolojik değerinin daha ön planda tutulması gerekliyken, Cami olarak yapılmasının ısrarını anlamakta güçlük çekmekteyiz. Zira Yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığınca “Kültür ve Turizm Alanı” ilan edilen Kaleiçi’nde bulunmaktadır.

Bunun dışında yapı, yangın görmüş olup büyük ölçüde tahrip olmuştur. Antalya Kaleiçi Korkut Camii (Kesik Minare) Kazı, Konservasyon ve Açık Hava Müzesi Olarak Düzenlenmesi Projesinde de, Yapının statik açıdan oldukça riskli olduğu belirtilmektedir.

Bu hususlar ileri sürülerek, Danıştay kararına karşı, Karar düzeltme yoluna başvurulmuş ise de, Danıştay 14.Daire, 2016/6162 E-2016/6410 K.sayılı kararıyla, Karar Düzeltme istemimizi reddetmiştir.

Antalya 1.idare Mahkemesi, Danıştay Bozma Kararı uyarınca bu kez, 2016/1408 E-2016/1614 K.sayılı kararıyla davamızın reddine karar vermiştir. Bu karara karşı, tekrar Danıştay’a, temyiz yoluna başvurulmuş, Temyiz sonucu beklenmektedir.

Ancak yargı süreci devam etmesine karşın Vakıflar Bölge Müdürlüğü, bölgede cami ihtiyacı olmamasına karşın Cami amaçlı restorasyon çalışmalarına hızla devam etmektedir. Sembol haline gelmiş kesik minarenin, minare olarak kullanılmasına yönelik restorasyonu ve üzerinin kapatılması sembol olma özelliğini de kaybedeceğinden, turizm açısından önemini de yitirecektir.

Yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığınca “Kültür ve Turizm Alanı” ilan edilen Kaleiçi’nde bulunmaktadır. Kent Belleğinde “Kesik Minare” ismi mihenk taşı niteliğindedir.

Bu nedenle;

Küçük bir alanı kapsayan Kaleiçi bölgesinde 4 adet büyük cami ve 3 adet mescit bulunmakta olup birçoğu cemaatsizlikten kullanılamaz durumdadır. Ayrıca bölge çoğunlukla turistik dükkanlar, pansiyonlar ve barlardan oluşmaktadır. Bu bölgede ikamet eden insan yok denecek kadar azdır. Bu kadar az ikametin olduğu bir bölge de halen kullanılmayan 4 adet büyük caminin ve 3 adet mescidin olması kamunun ibadet yeri kullanımı için yeterli olduğu düşüncesindeyiz. Bölge tarihsel yapısı ile yoğun ilgi gören bir turistik alandır. Bu durumda yapının AÇIK HAVA MÜZESİ olarak kullanma fonksiyonu daha önem kazanmaktadır. Yapının arkeolojik alan olarak kullanımdaki kamu yararı fonksiyonlandırılarak (camii) kullanılmasından daha fazladır.

Davacı Meslek Odaları olarak sonuna kadar dava gerekçelerimizin arkasında olduğumuzu, devam eden sürecine ilişkin yasal plan sürecini tamamlamadan, fonksiyona yönelik düzenlemenin yapılması ve yapının arkeolojik alan niteliğinin devamı olan “AÇIK HAVA MÜZESİ" kararının devam ettirilmesinde ve “KENT BELLEĞİNİN” değiştirilmemesinde “KAMU YARARI” olduğunun değerli basınımız aracılığı ile halkımızın bilgisine sunarız.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.