Milli Eğitim Bakanlığının Öğretmenleri Ve Öğrencileri Pandemiye Teslim Etmesine İzin Vermeyeceğiz

Asayiş 30.11.2020 - 19:13, Güncelleme: 16.11.2022 - 03:02 2228+ kez okundu.
 

Milli Eğitim Bakanlığının Öğretmenleri Ve Öğrencileri Pandemiye Teslim Etmesine İzin Vermeyeceğiz

Ülkemizde eğitim-öğretimin kamusal özelliği ortadan kaldırılmak istenmektedir. AKP’nin eğitim alanındaki uygulamaları pandemi nedeniyle gün yüzüne çıkmıştır. Eğitimin birçok sorunu bulunurken pandemi koşulları nedeniyle sorunlar daha da derinleşmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı eliyle eğitim özelleştirerek “eğitim sektör” haline getirilmiştir. Eğitim-öğretimin kamusal hizmet yönü ortadan kaldırılması halinde yurttaşların büyük bölümü eğitimden koparılacak ve öğretmenlik mesleği güvencesiz hale getirilecektir. Devlet İstatistik Kurumu TÜİK’e göre, 2019 Aralık ayı itibariyle ülkenin 92 bin 235 öğretmene ihtiyacı bulunmaktadır. Durum bu iken 45 bin 141 tane norm fazlası öğretmen var.  Bunlarda çok gariptir ki; Hakkari, Kırşehir ve Şırnak gibi illerde yoğunlaşmış durumdadır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 130 bin yeni öğretmen talebi var. Ataması yapılmayan 500 bin civarında öğretmen bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçedeki payı, 1 trilyon 346 milyar 100 milyon lira. Bu öngörülen bütçenin 11.4 milyar lirası Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrılmıştır. Bu da yüzde 15.7'sine tekabül etmektedir. Cumhurbaşkanlığı bütçesi de, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin 5'te biri kadar. Cumhurbaşkanlığına ayrılan bütçe, 947 bin öğretmene ve 18 milyon öğrenciye  ayrılan bütçe arasında uçurum bulunmaktadır. Üstelik Milli Eğitim Bakanlığı'nın toplam bütçesinin yüzde 81 'i personel giderlerine ve personelin SSK giderlerine ayrılmış durumda. Pandemiyle birlikte eğitim sisteminin büyük bir belirsizliğe sürüklenmesi ve işlemez hale gelmesinin asıl nedeni AKP iktidarının eğitimsizlik politikasıdır. On binlerce ataması yapılmayan öğretmen işsizliğe mahkum edilirken, öğretmenlik mesleği ayaklar altına alınmış ve öğretmenler itibarsızlaştırılmıştır. Devlet okullarına verilmeyen kaynaklar milyarlarca liralık teşvikler halinde özel okul patronlarına sunulmuştur. Okullarımızın, öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin ihtiyaçları karşılanmak yerine özel okullara teşvik verilerek bilinçli olarak kamusal eğitim atıl duruma getirilmiştir. Ülkemizde eğitim sisteminde var olan eşitsizlikleri büyütülmektedir. Özel okullarda örgün eğitime izin verilip devlet okullarında verilmemesi ise bu eşitsizliği farklı bir amacı olduğunu değerlendirmemize neden olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kamusal eğitimi fiili olarak ortadan kaldırılmıştır. Eğitim-öğretim AKP iktidarı tarafından pandemi bahane edilerek evlere ve bilgisayar başına hapsedilmiştir. Öğretmenlere uzaktan ve bilgisayar başında ders verdirilerek öğretmenlerin güvencesiz çalışmasının koşulları oluşturulmaktadır. Salgına dair her gün tırmanan göstergeler okulların açılmasına dair öğrencilerdeki, öğretmenlerdeki ve velilerdeki endişeleri arttırmaktadır. Ancak öğretmenlerin yeri sınıfı, kara tahtanın başıdır. Öğretmenler kara tahta başında ayrılmamalı, dersler sınıflarda verilmelidir. Pandemi koşullarında Milli Eğitim Bakanlığı teknoloji alt yapısını okullara kurmalı ve canlı dersler okullarda verilmelidir. Öğretmenler okullara gitmeli ve sınıflarında, Atatürk resminin arkasına alarak derslerini vermelidir. Öğrenciler evlerinde derslerini takip edebilir gerektiğinde okullarına ve öğretmenlerini yanına gelebilmelidir. Salgın başladığında gerekli tedbirleri almayarak her açıdan öğretmenlerin ve öğrencilerini geleceğini karartan bir Milli Eğitim Bakanı iş başındadır. Okullar açıldığında 18 milyondan fazla öğrenci, 900 binden fazla öğretmen, on binlerce yardımcı personel bir araya geleceğini öngörmek istemeyen yaz boyunca oturarak izleyen bir Milli Eğitim Bakanı elbette öğretmenleri, öğrencileri ve velileri düşünmesini beklemiyoruz. MEB ne uzaktan ne de kamusal eğitim koşullarını yerine getirmek istememektedir.  Bu sürecin bir de görünmeyen sakıncaları bulunmaktadır; Uzaktan eğitim ile öğretmenlik mesleği güvencesiz hale getirilmek istenmektedir. Pandemi koşullarında evden eğitim vermeye çalışan öğretmenlerin ihtiyaç duyduğu teknolojik malzemeleri maaşlarıyla almasının mümkün değildir. Uzaktan öğretim olanaklarına sahip olan hanelerde, bu öğretim biçimi öğrenci ile veliyi karşı karşıya getiren bir uygulamaya dönüşmüştür. Ebeveynlerin her ikisinin çalıştığı hanelerde çocuklar takip edilememektedir. Okula gidemeyen küçük kız çocuklarının çoğu ev işlerine yardıma zorlanmaktadır. Uzaktan öğretim, özel okul/ devlet okulu ayrımının getirdiği eşitsizliği de pekiştirmektedir.  Milyonlarca öğrencinin uzaktan öğretime katılması gerekirken bilgisayar ve internet olmaması nedeniyle hanelerde eğitim-öğretim ortadan kalkmıştır. Okulların bir an önce açılabilmesi ve kamusal eğitimin verilmesi, eşitsizliğin ortadan kalkması ve okula gitme hakkının savunduğumuz için pandemi koşulları altında şunlar yapılmalıdır: Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılmalıdır. Okullar her koşulda açık olmalıdır ve öğretmenler sınıflarında canlı derslerine başlamalıdır. İnternet ulaşım hakkı ailelere arasında eşitlenmelidir. Çalışan velilerden biri dönüşümlü ve ücretli izinli sayılmalıdır. Engelli öğrencilerin ve ailelerin durumları dikkate alınmalıdır. İnternet bağlantısı olmayan yerleşimlere MEB internet ve donanım sorunlarını, teknik altyapıyı sınıflara taşımalıdır. Tüm çalışanlara 3600 ek gösterge acilen getirilmelidir. Atanamayan öğretmenlerin hemen görev başı yapması sağlanmalıdır Okullarda kalıcı sağlık birimi oluşturulmalıdır. Her okulda kalıcı bir sağlık birimi oluşturulmalıdır. Öğrencilere ve eğitim emekçilerine haftada bir test yapılmalıdır. Testi pozitif olanlar çıktığında karantina işlemleri gecikmeden uygulanmalıdır. Okullarda gerekli bütün hijyen malzemesi, maske ve benzeri gereksinimler yeterli miktarda devlet tarafından sağlanmalıdır. Mehmet Balık Birleşik Kamu İş Knfd Genel Başkanı

Ülkemizde eğitim-öğretimin kamusal özelliği ortadan kaldırılmak istenmektedir. AKP’nin eğitim alanındaki uygulamaları pandemi nedeniyle gün yüzüne çıkmıştır. Eğitimin birçok sorunu bulunurken pandemi koşulları nedeniyle sorunlar daha da derinleşmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı eliyle eğitim özelleştirerek “eğitim sektör” haline getirilmiştir. Eğitim-öğretimin kamusal hizmet yönü ortadan kaldırılması halinde yurttaşların büyük bölümü eğitimden koparılacak ve öğretmenlik mesleği güvencesiz hale getirilecektir.

Devlet İstatistik Kurumu TÜİK’e göre, 2019 Aralık ayı itibariyle ülkenin 92 bin 235 öğretmene ihtiyacı bulunmaktadır. Durum bu iken 45 bin 141 tane norm fazlası öğretmen var.  Bunlarda çok gariptir ki; Hakkari, Kırşehir ve Şırnak gibi illerde yoğunlaşmış durumdadır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 130 bin yeni öğretmen talebi var. Ataması yapılmayan 500 bin civarında öğretmen bulunmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçedeki payı, 1 trilyon 346 milyar 100 milyon lira. Bu öngörülen bütçenin 11.4 milyar lirası Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrılmıştır. Bu da yüzde 15.7'sine tekabül etmektedir. Cumhurbaşkanlığı bütçesi de, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin 5'te biri kadar. Cumhurbaşkanlığına ayrılan bütçe, 947 bin öğretmene ve 18 milyon öğrenciye  ayrılan bütçe arasında uçurum bulunmaktadır. Üstelik Milli Eğitim Bakanlığı'nın toplam bütçesinin yüzde 81 'i personel giderlerine ve personelin SSK giderlerine ayrılmış durumda.

Pandemiyle birlikte eğitim sisteminin büyük bir belirsizliğe sürüklenmesi ve işlemez hale gelmesinin asıl nedeni AKP iktidarının eğitimsizlik politikasıdır. On binlerce ataması yapılmayan öğretmen işsizliğe mahkum edilirken, öğretmenlik mesleği ayaklar altına alınmış ve öğretmenler itibarsızlaştırılmıştır.

Devlet okullarına verilmeyen kaynaklar milyarlarca liralık teşvikler halinde özel okul patronlarına sunulmuştur. Okullarımızın, öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin ihtiyaçları karşılanmak yerine özel okullara teşvik verilerek bilinçli olarak kamusal eğitim atıl duruma getirilmiştir.

Ülkemizde eğitim sisteminde var olan eşitsizlikleri büyütülmektedir. Özel okullarda örgün eğitime izin verilip devlet okullarında verilmemesi ise bu eşitsizliği farklı bir amacı olduğunu değerlendirmemize neden olmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kamusal eğitimi fiili olarak ortadan kaldırılmıştır. Eğitim-öğretim AKP iktidarı tarafından pandemi bahane edilerek evlere ve bilgisayar başına hapsedilmiştir. Öğretmenlere uzaktan ve bilgisayar başında ders verdirilerek öğretmenlerin güvencesiz çalışmasının koşulları oluşturulmaktadır.

Salgına dair her gün tırmanan göstergeler okulların açılmasına dair öğrencilerdeki, öğretmenlerdeki ve velilerdeki endişeleri arttırmaktadır. Ancak öğretmenlerin yeri sınıfı, kara tahtanın başıdır. Öğretmenler kara tahta başında ayrılmamalı, dersler sınıflarda verilmelidir. Pandemi koşullarında Milli Eğitim Bakanlığı teknoloji alt yapısını okullara kurmalı ve canlı dersler okullarda verilmelidir. Öğretmenler okullara gitmeli ve sınıflarında, Atatürk resminin arkasına alarak derslerini vermelidir. Öğrenciler evlerinde derslerini takip edebilir gerektiğinde okullarına ve öğretmenlerini yanına gelebilmelidir.

Salgın başladığında gerekli tedbirleri almayarak her açıdan öğretmenlerin ve öğrencilerini geleceğini karartan bir Milli Eğitim Bakanı iş başındadır. Okullar açıldığında 18 milyondan fazla öğrenci, 900 binden fazla öğretmen, on binlerce yardımcı personel bir araya geleceğini öngörmek istemeyen yaz boyunca oturarak izleyen bir Milli Eğitim Bakanı elbette öğretmenleri, öğrencileri ve velileri düşünmesini beklemiyoruz.

MEB ne uzaktan ne de kamusal eğitim koşullarını yerine getirmek istememektedir.  Bu sürecin bir de görünmeyen sakıncaları bulunmaktadır;

Uzaktan eğitim ile öğretmenlik mesleği güvencesiz hale getirilmek istenmektedir.

Pandemi koşullarında evden eğitim vermeye çalışan öğretmenlerin ihtiyaç duyduğu teknolojik malzemeleri maaşlarıyla almasının mümkün değildir.

Uzaktan öğretim olanaklarına sahip olan hanelerde, bu öğretim biçimi öğrenci ile veliyi karşı karşıya getiren bir uygulamaya dönüşmüştür.

Ebeveynlerin her ikisinin çalıştığı hanelerde çocuklar takip edilememektedir.

Okula gidemeyen küçük kız çocuklarının çoğu ev işlerine yardıma zorlanmaktadır.

Uzaktan öğretim, özel okul/ devlet okulu ayrımının getirdiği eşitsizliği de pekiştirmektedir. 

Milyonlarca öğrencinin uzaktan öğretime katılması gerekirken bilgisayar ve internet olmaması nedeniyle hanelerde eğitim-öğretim ortadan kalkmıştır.

Okulların bir an önce açılabilmesi ve kamusal eğitimin verilmesi, eşitsizliğin ortadan kalkması ve okula gitme hakkının savunduğumuz için pandemi koşulları altında şunlar yapılmalıdır:

Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılmalıdır.

Okullar her koşulda açık olmalıdır ve öğretmenler sınıflarında canlı derslerine başlamalıdır.

İnternet ulaşım hakkı ailelere arasında eşitlenmelidir.

Çalışan velilerden biri dönüşümlü ve ücretli izinli sayılmalıdır.

Engelli öğrencilerin ve ailelerin durumları dikkate alınmalıdır.

İnternet bağlantısı olmayan yerleşimlere MEB internet ve donanım sorunlarını, teknik altyapıyı sınıflara taşımalıdır.

Tüm çalışanlara 3600 ek gösterge acilen getirilmelidir.

Atanamayan öğretmenlerin hemen görev başı yapması sağlanmalıdır

Okullarda kalıcı sağlık birimi oluşturulmalıdır.

Her okulda kalıcı bir sağlık birimi oluşturulmalıdır.

Öğrencilere ve eğitim emekçilerine haftada bir test yapılmalıdır. Testi pozitif olanlar çıktığında karantina işlemleri gecikmeden uygulanmalıdır.

Okullarda gerekli bütün hijyen malzemesi, maske ve benzeri gereksinimler yeterli miktarda devlet tarafından sağlanmalıdır.

Mehmet Balık Birleşik Kamu İş Knfd Genel Başkanı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.