Latif ŞİMŞEK
Köşe Yazarı
Latif ŞİMŞEK
 

Ahmet Şık Dokunulmaz Değildir!

Gazeteciler dokunulmaz mıdır?Siyasetçiler, ilahi kanunlarla mı korunmaktadır?Kanun önünde herkes eşit değil midir?Ya akademisyenler? İsminin önüne bir takım kısaltmalar getirilenler için, kanunlarda parantez içinde dokunulmaz mı yazmaktadır? Prof, Doç, Dr, olunca PKK`yı yüreklendirme hakkı mı verilmektedir kendilerine.Cumhuriyet Gazetesi, 1980`li yıllarda, mesleki açıdan hepimizde saygı uyandırırdı. Yazarlarını, sola dönük yayın politikasını beğenmesek de “ilkeli habercilik, basın ahlakı, doğru haber” gibi kavramlar Cumhuriyet`le özdeşleşmişti. 28 Şubat`la başladı Cumhuriyet`teki kırılmalar. Dindarlara karşı, TSK`yı tahrik etme çabalarıyla gözden düşmeye başladı. Yavaş yavaş kimi provokatörlerin kullanımına açık hale geldi/getirildi. Can Dündar gibi, Fethullah Gülen hayranı ve PKK sempatizanı biri Genel Yayın Yönetmeni olunca, ok yaydan çıktı ve uzun yıllar “Devletin Gazetesi” olarak anılan Cumhuriyet, devletle savaşmaya başladı. MİT Tırları dosyasını, Enis Berberoğlu, FETÖ`den alıp Can Dündar`a getirince işin şekli değişti. Habere, Can Dündar`ın talimatıyla imzasını atan “Garibim Erdem Gül” ün başına patladı kabak. Aylarca ceza evinde yatıp kahraman(!) oldu. Bir sabah baktım (2 Mart 2016), Cumhuriyet`in internet sitesinde, “On binler Diyarbakır`a akıyor” başlığıyla bir haber! PKK, Sur`da teröristlere yapılan operasyonların sona ermesi için isyan çağrısında bulunmuştu. Cumhuriyet`te bir fotoğraf. Tiren vagonlarının üstünde insanlar var. Oysa o fotoğraf, 2015 Nevruz kutlamalarına gidenlerin görüntüsüydü. Yani tam bir yıl önceki fotoğrafla provokasyon yapılıyordu. Sonuçta kimse Sur`a gitmedi tabii ve teröristler bölgeden temizlendi.İşte bu Can Dündar ve bu Cumhuriyet için başta CHP`liler olmak üzere ortalığı ayağa kaldırdılar. “Can Dündar adil yargılanmalı” demek varken, “Can Dündar yargılanamaz!” diye slogan attılar. İnandırıcı olacaklarını bilseler, peygamber ilan edeceklerdi nerdeyse! Sonra kaçıp gitti. Almanya`dan Türkiye`ye küfürler yağdırmaya başlayınca, müritlerinin sesi kesildi. Özgür Gündem`e operasyon yapıldı sonra. PKK`nın yayın organı olduğunu kendileri bile inkar etmezken, Can Dündar`ın havarileri soluğu orda aldı. “Özgür Gündem kapatılamaz! Yargılanamaz! Fikir Özgürlüğü!” falan diye hezeyanlarını sürdürdüler. CHP`nin Kadrolu horozları, daha önce de FETÖ`nün gazete ve televizyonlarının önüne kalkan olmuşlardı. 15 Temmuz`dan sonra bir yerlerine zeytinyağı sürülmüş gibi sesleri kesildi. İhaneti görmüşlerdi çünkü. Yine de Kılıçdaroğlu, FETÖ`cüleri Adana`da alkışlattı. En başta kendi partisindeki yürekli milletvekillerinden tepki aldı.Ahmet Şık ile tanışmam. Oda Tv Davası`nda FETÖ`nün kumpasına uğramıştı. FETÖ ile mücadelesini takdir etmişimdir. Değerli bir gazetecidir. Ama bu sorgulanamayacağı anlamına gelmez. Haksızlığa, adaletsizliğe uğramışsa ya da uğrarsa hepimiz önünde siper olalım. Amaaaa… Yürürlükteki yasalar nezdinde suç işlemişse/işlerse hiç kimse “Ahmet Şık” ı neden ifadeye çağırıyorsunuz, diyemez. Sahte delil uydurulmuyorsa, kumpas kurulmuyorsa, hakimler-savcılar ayarlanmıyorsa, ortada “adil” bir yargılama varsa, kimsenin ayrıcalığı yoktur. Ahmet Şık`ın da bu ülkenin tüzel kişiliğine, Cumhurbaşkanı`na, Başbakan`ına hakaret etme, aşağılama gibi bir lüksü olamaz. Çünkü yasalar bu lüksü Ahmet Şık`a değil, hiç kimseye vermiyor.Ergenekon, Balyoz`da sonradan dizimize vurmamızın sebebi, masum isimlere (Ahmet Şık dahil) kumpas kurulmasını, delil uydurulmasını görememiş olmamızdı. Şimdi gözümüz açık. Delil uydurularak, kumpas kurularak, yargı darbesi yapılmaya kalkışılırsa susmayacağız. Ancak, hakaretin, küfretmenin, iftira atmanın da kimsenin kişisel özgürlük ya da fikri özgürlük alanında olmadığını biliyoruz. Özellikle 15 Temmuz`dan sonra hiç kimse, FETÖ`ye, PKK`ya, DAEŞ`e arka çıkma anlamına gelecek fikir beyan edemez. Ülke, uçurumun eşiğinden henüz dönmüşken (Ve tehlike bitmemişken) herkes ettiği lafı, yazdığı yazıyı 10 kere gözden geçirecek.Siyasetçiler dokunulmaz değildir!Gazeteciler dokunulmaz değildir!Akademisyenler, sivil toplum, bürokrasi yargılanmaz değildir!Hiç kimse, özgürlüklerin arkasına sığınarak, terör örgütlerine, teröristlere hamilik yapamaz. Bir Allah`ın kulu, teröristleri yüreklendirecek laf edemez. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin, terörle, teröristlerle işbirliği içinde olduğu gibi bir ihaneti, yalanı, iftirayı dillendiremez. Yapan, TCK`nın ilgili maddesinin gereği neyse sonucuna katlanır ve kimse de yaygara yapamaz.
Ekleme Tarihi: 30 Aralık 2016 - Cuma

Ahmet Şık Dokunulmaz Değildir!

Gazeteciler dokunulmaz mıdır?
Siyasetçiler, ilahi kanunlarla mı korunmaktadır?
Kanun önünde herkes eşit değil midir?
Ya akademisyenler? İsminin önüne bir takım kısaltmalar getirilenler için, kanunlarda parantez içinde dokunulmaz mı yazmaktadır? Prof, Doç, Dr, olunca PKK`yı yüreklendirme hakkı mı verilmektedir kendilerine.
Cumhuriyet Gazetesi, 1980`li yıllarda, mesleki açıdan hepimizde saygı uyandırırdı. 
Yazarlarını, sola dönük yayın politikasını beğenmesek de “ilkeli habercilik, basın ahlakı, doğru haber” gibi kavramlar Cumhuriyet`le özdeşleşmişti. 28 Şubat`la başladı Cumhuriyet`teki kırılmalar. Dindarlara karşı, TSK`yı tahrik etme çabalarıyla gözden düşmeye başladı. Yavaş yavaş kimi provokatörlerin kullanımına açık hale geldi/getirildi. 
Can Dündar gibi, Fethullah Gülen hayranı ve PKK sempatizanı biri Genel Yayın Yönetmeni olunca, ok yaydan çıktı ve uzun yıllar “Devletin Gazetesi” olarak anılan Cumhuriyet, devletle savaşmaya başladı. MİT Tırları dosyasını, Enis Berberoğlu, FETÖ`den alıp Can Dündar`a getirince işin şekli değişti. Habere, Can Dündar`ın talimatıyla imzasını atan “Garibim Erdem Gül” ün başına patladı kabak. Aylarca ceza evinde yatıp kahraman(!) oldu. Bir sabah baktım (2 Mart 2016), Cumhuriyet`in internet sitesinde, “On binler Diyarbakır`a akıyor” başlığıyla bir haber! PKK, Sur`da teröristlere yapılan operasyonların sona ermesi için isyan çağrısında bulunmuştu. Cumhuriyet`te bir fotoğraf. Tiren vagonlarının üstünde insanlar var. Oysa o fotoğraf, 2015 Nevruz kutlamalarına gidenlerin görüntüsüydü. Yani tam bir yıl önceki fotoğrafla provokasyon yapılıyordu. Sonuçta kimse Sur`a gitmedi tabii ve teröristler bölgeden temizlendi.
İşte bu Can Dündar ve bu Cumhuriyet için başta CHP`liler olmak üzere ortalığı ayağa kaldırdılar. “Can Dündar adil yargılanmalı” demek varken, “Can Dündar yargılanamaz!” diye slogan attılar. İnandırıcı olacaklarını bilseler, peygamber ilan edeceklerdi nerdeyse! Sonra kaçıp gitti. Almanya`dan Türkiye`ye küfürler yağdırmaya başlayınca, müritlerinin sesi kesildi. 
Özgür Gündem`e operasyon yapıldı sonra. PKK`nın yayın organı olduğunu kendileri bile inkar etmezken, Can Dündar`ın havarileri soluğu orda aldı. “Özgür Gündem kapatılamaz! Yargılanamaz! Fikir Özgürlüğü!” falan diye hezeyanlarını sürdürdüler. CHP`nin Kadrolu horozları, daha önce de FETÖ`nün gazete ve televizyonlarının önüne kalkan olmuşlardı. 15 Temmuz`dan sonra bir yerlerine zeytinyağı sürülmüş gibi sesleri kesildi. İhaneti görmüşlerdi çünkü. Yine de Kılıçdaroğlu, FETÖ`cüleri Adana`da alkışlattı. En başta kendi partisindeki yürekli milletvekillerinden tepki aldı.
Ahmet Şık ile tanışmam. Oda Tv Davası`nda FETÖ`nün kumpasına uğramıştı. FETÖ ile mücadelesini takdir etmişimdir. Değerli bir gazetecidir. Ama bu sorgulanamayacağı anlamına gelmez. Haksızlığa, adaletsizliğe uğramışsa ya da uğrarsa hepimiz önünde siper olalım. Amaaaa… Yürürlükteki yasalar nezdinde suç işlemişse/işlerse hiç kimse “Ahmet Şık” ı neden ifadeye çağırıyorsunuz, diyemez. Sahte delil uydurulmuyorsa, kumpas kurulmuyorsa, hakimler-savcılar ayarlanmıyorsa, ortada “adil” bir yargılama varsa, kimsenin ayrıcalığı yoktur. Ahmet Şık`ın da bu ülkenin tüzel kişiliğine, Cumhurbaşkanı`na, Başbakan`ına hakaret etme, aşağılama gibi bir lüksü olamaz. Çünkü yasalar bu lüksü Ahmet Şık`a değil, hiç kimseye vermiyor.
Ergenekon, Balyoz`da sonradan dizimize vurmamızın sebebi, masum isimlere (Ahmet Şık dahil) kumpas kurulmasını, delil uydurulmasını görememiş olmamızdı. Şimdi gözümüz açık. Delil uydurularak, kumpas kurularak, yargı darbesi yapılmaya kalkışılırsa susmayacağız. Ancak, hakaretin, küfretmenin, iftira atmanın da kimsenin kişisel özgürlük ya da fikri özgürlük alanında olmadığını biliyoruz. Özellikle 15 Temmuz`dan sonra hiç kimse, FETÖ`ye, PKK`ya, DAEŞ`e arka çıkma anlamına gelecek fikir beyan edemez. Ülke, uçurumun eşiğinden henüz dönmüşken (Ve tehlike bitmemişken) herkes ettiği lafı, yazdığı yazıyı 10 kere gözden geçirecek.
Siyasetçiler dokunulmaz değildir!
Gazeteciler dokunulmaz değildir!
Akademisyenler, sivil toplum, bürokrasi yargılanmaz değildir!
Hiç kimse, özgürlüklerin arkasına sığınarak, terör örgütlerine, teröristlere hamilik yapamaz. Bir Allah`ın kulu, teröristleri yüreklendirecek laf edemez. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin, terörle, teröristlerle işbirliği içinde olduğu gibi bir ihaneti, yalanı, iftirayı dillendiremez. Yapan, TCK`nın ilgili maddesinin gereği neyse sonucuna katlanır ve kimse de yaygara yapamaz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.