Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Akseki’de Yaşanan İddialar" hakkında
Akseki’de konuşulan iddialar, küçük bir ilçenin sessizliğine sığmayacak kadar büyük.
Haber merkezimize gelen ihbarlara ve araştırmalarıma göre Akseki ilçesinin dar sokaklarında, çay ocaklarında, köy meydanlarında herkes aynı isimleri fısıldıyor: “Ak Partili Yönetici H.G. Şarküteri Sahibi İ.T., İnşaatçı M.P. ve Lokantacı U.B.” Bu isimlerin, çevredeki hazine arazileriyle ve sahipleri uzun süredir ilçede bulunmayan kişilere ait tarlalarla ilgili oldukları ileri sürülüyor.
İddiaya göre bu isimler, çevredeki hazine arazilerini ve sahipleri uzun yıllardır ortalıkta görünmeyen vatandaşların tarlalarını “zilyetlik” bahanesiyle adım adım ele geçiriyor.
Bir başka deyişle; devletin, köylünün, milletin toprağı — bir avuç kişi tarafından “sahipsiz mal” muamelesi görerek özel mülkiyete dönüştürülüyor.
“HERKES BİLİYOR AMA KİMSE KONUŞMUYOR”
Köylüler biliyor, görüyor, fısıldıyor…
Ama kimse konuşamıyor.
Çünkü bu iddiaların ardında bürokratik bir sessizlik duvarı, hatta kimi yerel makamların örtülü desteği olduğu söyleniyor.
Bir el koruyor, bir el yönlendiriyor, bir el imzalıyor…
Sonunda toprak el değiştiriyor, tapu defterlerinde yeni bir sayfa açılıyor — adına da “zilyetlik” deniyor.
Ama herkes biliyor:
Zilyetlik, hakkaniyetle işlenmiş toprağın ödülüdür.
Hileyle alınmış tapu ise, en hafif tabirle bürokratik hırsızlıktır.
“ZİLYETLİK” MASKESİ ALTINDA BÜYÜK VURGUN
İlçe halkının anlattıklarına göre, bu araziler sistematik şekilde el değiştiriyor.
İddiaya göre bazı köy muhtarları, mal müdürlüğü yetkilileri, hatta önceki mal müdürü ve milli emlak memurları bu süreçte aktif rol oynadı.
Manavgat Ağır Ceza Mahkemesi’nde bu isimlerin yargılandığı, hatta mahkûmiyet alanların olduğu da konuşuluyor.
Ancak skandalın asıl çarpıcı kısmı burada başlıyor.
Bu tablo, sadece birkaç kişinin değil, kurumsal bir çıkar ağının iş başında olduğuna işaret ediyor.
KAMU ARAZİSİ, “ÖZEL MAL”A DÖNÜŞTÜ
Bölge kaynaklarının iddiasına göre, bu yollarla zilyetlik yoluyla ele geçirilen araziler, kısa süre sonra devlete satılıyor.
Yani hazine arazisi önce “sahipsiz” gibi gösteriliyor, sonra “zilyetlik” adı altında kişiselleştiriliyor, ardından devlete milyonlarca lira karşılığında yeniden satılıyor.
Yeni yapılan cezaevi için bu arsaların kullanıldığı, şimdi ise aynı yöntemin “hastane yapılacak” bahanesiyle iki mahallede daha tekrarlanmak istendiği ileri sürülüyor.
Sorulması gereken soru basit ama yakıcı:
Devlet, kendi malını neden yeniden satın alıyor?
Bu oyun kimin için, kimlerin cebini doldurmak için oynanıyor?
TAPULAR BİRİKİYOR, VİCDANLAR EKSİLİYOR
İlçede konuşulanlara göre, M.P. adlı kişi üzerinden 150’ye yakın tapu birikmiş durumda.
150 tapu!
Küçücük bir ilçede, birkaç yıl içinde…
Bu sayı bir “emek hikâyesi” değil, olsa olsa bir servet operasyonunun göstergesi olabilir.
Köylü tarlasını sürerken, birileri tapu dairesinde “toprak oyunu” oynuyor.
Zilyetlik yasası, emeğin karşılığı olmaktan çıkmış; yolsuzluğun kılıfına dönüşmüş durumda.
60 YILLIK DEVLET BİNASI, KİMLERİN ELİNDE?
Bu hikâye sadece toprakla bitmiyor.
1960’larda Özel İdare tarafından yapılan Bölge Yatılı Okulu binası, bugün bambaşka bir tabloyla gündemde.
Nasıl olduğu anlaşılmayan bir şekilde bina, merkezi İstanbul’da olan Akseki Eğitim Hayratı Derneği’ne kiralanmış.
Ama iddiaya göre, kiralayan kurum Milli Emlak değil — yani yetkisiz bir kişi tarafından devredilmiş.
Derneğin yerel temsilcisi M.P., binayı U.B. adlı kişiye kiralıyor.
Ve bu bina bugün özel yurt olarak işletiliyor.
RUHSATSIZ, DENETİMSİZ, “KORSAN YURT”
Binanın yurt ruhsatı yok.
Ne yönetmeliklere uygunluk ne güvenlik sertifikası ne de resmi denetim.
Ama içeride yaklaşık 350 öğrenci barınıyor.
Her öğrenciden aylık 12.000 TL alındığı iddia ediliyor.
Bursa’daki otel yangınını hatırlayan herkesin içi ürperiyor:
Denetimsiz, ruhsatsız, yangın tedbirsiz bir binada 350 genç…
Bu, sadece bir skandal değil, potansiyel bir felaket.
İddiaya göre, binanın tüm yiyecek tedariki de tek bir kişi – Şarküteri Sahibi İ.T. – üzerinden yapılıyor.
Kapanmış bir sistem…
Dışarıya bilgi sızmıyor, denetim giremiyor, kazanç tek elde toplanıyor.
“19 MİLYONLUK” SATIŞ GİRİŞİMİ
Bir başka iddiaya göre, bu bina için 19 milyon TL bedelli bir satış dosyası hazırlanmış.
“Uygun raporlar” ve “maliye görüşü” alınmış, dosya Ankara’ya gönderilmiş.
Ama merkezden onay çıkmamış.
Yani Ankara, bu kokuyu almış olabilir.
Ancak yereldeki sessizlik hâlâ bozulmadı.
SESSİZLİK, SUÇUN EN GÜÇLÜ ORTAĞIDIR
Akseki’de yaşananlar, sadece küçük bir ilçenin meselesi değildir.
Bu, devlet malının özel servete dönüşmesi, bürokrasinin rantla el ele vermesi, kamu vicdanının susturulması meselesidir.
Kamu arazilerini “zilyetlik” bahanesiyle kendi kasasına aktaranlar,
Denetimsiz yurtlarla gençlerin canını hiçe sayanlar,
Ve bütün bunlara göz yuman sessiz bürokratlar…
Hepsi, aynı zincirin halkaları.
Ve o zincir, her gün biraz daha kalınlaşıyor.
Bugün Akseki’de duyulmayan bu hikâye, yarın başka bir ilçede patlayacak.
Çünkü cezasızlık, bu ülkenin en acımasız öğretmenidir.
Devletin malı milletindir.
Bu toprak, bu bina, bu yurt — birilerinin gizli serveti değil, halkın ortak hakkıdır.
Zilyetlik bir hukuk terimidir; ama vicdanı olmayanın elinde suça dönüşür.
Ve unutmayalım:
Bir gün bu topraklar konuşacak.
Belki geç olacak, ama Akseki halkı birgün gelir her şeyin hesabı sorar
