Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “CW Enerji konuları” hakkında
Antalya merkezli ve halka açık bir enerji şirketi olan CW Enerji, son günlerde yalnızca sektörel başarılarıyla değil, kulislerde yankılanan iddialar ve çarpıcı ilişkiler ağıyla da gündemde.
Ortaya atılan bilgiler öyle sıradan değil: Bir şirketin finansal kontrolünü yönettiği öne sürülen resmi sıfatsız bir “enişte”, kardeşi üzerinden geniş yetkili yönetim kadrosu, jandarma kökenli eski bir komutan, sahte olduğu iddia edilen bir kira sözleşmesi ve doğa katliamıyla suçlanan bir şirket başkanı…
Bu yazıda, kamuoyunun merak ettiği o karanlık zinciri tüm şüpheleriyle ortaya koyuyoruz.
HALKA AÇIK AMA KONTROL “ENİŞTE”DE Mİ?
CW Enerji’de resmi unvanı bulunmayan ancak iddialara göre şirketin tüm para trafiğini yönettiği ileri sürülen isim: Harun Küçükoğlu, nam-ı diğer “Enişte”. Yani yönetsel sorumluluğu bulunmayan biri, şirketin en kritik damarlarını – parayı – yönlendiriyor.
Küçükoğlu’nun etkisi bununla sınırlı değil.
Manavgat’ta kuyumculuk yaparken tanıştığı, eski jandarma görevlisi İsa Yılmazer’i şirkete “Satın Alma Müdür Yardımcısı” olarak aldırdığı iddiası var.
Ancak bu atama öylesine değil. Çünkü şirketin pek çok departmanı, yetkisel olarak bağlı olduğu Satın Alma Müdürü pozisyonundaki bir diğer isim, eniştenin kardeşi Hüseyin Küçükoğlu.
Yani şirketin iç dinamiği neredeyse aile içi bir yapı haline dönüşmüş durumda. Bu da akıllara nepotizm, çıkar çatışması ve liyakatsizlik iddialarını beraberinde getiriyor.
ŞÜPHELİ SÖZLEŞME: SAHTECİLİĞİN AÇIK İZLERİ Mİ?
Tüm bu ilişkiler ağı içerisinde asıl bombayı ise 2021 tarihli olduğu iddia edilen bir kira sözleşmesi patlatıyor.
İddiaya göre İsa Yılmazer, 2021 yılında bir doğal sit alanı olan araziyi Tarzan Tarık Sarvan’dan kiraladı.
Ancak, elimizde 2022 yılında Tarzan Tarık Sarvan’ın DSİ’ye bizzat yaptığı başvurular, bu arazide hala mülkiyet hakkı iddia ettiğini gösteriyor.
Bu başvurunun tarihiyle, 2021’de yapılmış olması gereken kira sözleşmesi arasında ciddi bir çelişki bulunuyor.
Dahası, 2023 sonunda CW Enerji adına DSİ’ye sunulan resmi evraklar ve sözleşmeler, arazinin dolgu çalışmaları için planlandığını ve şirketin resmi sürece dahil olduğunu gösteriyor.
Bu durumda akıllara şu sorular geliyor:
- İsa Yılmazer’in sunduğu 22.01.2021 tarihli kira sözleşmesi gerçek mi?
- O tarihte Yılmazer devlet memuru statüsünde miydi? Eğer öyleyse, ticari bir sözleşmeye nasıl imza attı?
- HTS kayıtları incelendi mi? Yılmazer o tarihte gerçekten bölgede bulundu mu?
- Sözleşme sonradan mı üretildi? Adli belge incelemesi yapıldı mı?
Eğer bu sözleşme sonradan düzenlendiyse, bu açıkça evrakta sahtecilik iddia ve duyumlarını doğrular. Üstelik bu sahteciliğin, şirketin faaliyetlerini “yasal bir zemine” oturtmak için kullanıldığı iddiaları ise organize usulsüzlüğün bir başka boyutunu gösterir.
SORUMLULAR ZİNCİRİ: KİM NEYİN İÇİNDE?
Bu noktada kamuoyunun sorması gereken soru çok net:
Bu yapı ne kadar yasal, ne kadar etik, ne kadar hesap verebilir?
Eğer iddialar doğruysa;
- CW Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Tarzan Tarık Sarvan, doğal sit alanında yapılan usulsüz dolgu çalışmalarından doğrudan sorumludur.
- Resmî sıfatı olmamasına rağmen şirket içindeki finansal yönlendirmelerde söz sahibi olan Harun “Enişte” Küçükoğlu, bu yapıdaki kilit figürdür.
- Eniştenin kardeşi olan Satın Alma Müdürü Hüseyin Küçükoğlu, kadrolaşmanın merkezindedir.
- Kiralama işlemini gerçekleştirdiğini iddia eden eski jandarma komutanı İsa Yılmazer, evrakta sahtecilik ve kamuya yalan beyanda bulunmakla suçlanabilir.
- Ve bu zinciri finansal olarak besleyen kişi: CW Enerji CEO’su Volkan Yılmaz. Çünkü şirketin parası, bu sahte belgelerle bireylerin şahsi arazilerine yönlendiriliyorsa, kamuya açık bir şirketin kaynakları da zarar görüyor.
FASON SÖZLEŞMELERLE “SUÇ DEVRİ” Mİ YAPILIYOR?
Tarzan Tarık Sarvan’ın, kamuoyuna yansıyan iddialara göre “fason sözleşmelerle suçu üzerinden atmaya çalıştığı” öne sürülüyor.
Yani aslında kendine ait olan bir araziyi, geriye dönük tarihli, sahte bir kira sözleşmesiyle bir başkasına kiralamış gibi gösterip, yasal yükümlülüklerden kurtulmaya çalıştığı iddia ediliyor.
Bu tür manipülasyonlar sadece hukuki değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküşü de temsil eder.
Çünkü burada sadece bir şirket değil, kamuya açık bir şirketin hissedarları, yatırımcıları ve toplumun güveni söz konusu.
DEVLET KURUMLARI ŞİMDİ NE YAPACAK?
En önemli soru burada ortaya çıkıyor:
Devlet bu yapıya göz mü yumacak, yoksa derinlemesine bir inceleme başlatacak mı?
- Maliye Bakanlığı, şirketin harcamalarının doğruluğunu denetlemeli.
- SPK, halka açık bir şirketin iç denetimini ve açıklamalarını mercek altına almalı.
- İçişleri Bakanlığı, eğer bir kamu personeli bu işlemlerde yer aldıysa, gerekli soruşturmayı başlatmalı.
- Çevre Bakanlığı, doğal sit alanında yapılan dolgu faaliyetlerine dair cezai işlemleri araştırmalı.
SON SÖZ: GÜNEŞ ENERJİSİYLE AYDINLANANLAR, KARANLIKTA KALMAMALI
CW Enerji’nin adı "yenilenebilir enerji", "güneş", "gelecek" gibi umut dolu kavramlarla anılıyor olabilir. Ancak bu güzel imajın arkasında dönen dolaplar, kamuoyuna yansıyanlar gibi ise, “güneş” in bile aydınlatamayacağı karanlıkla karşı karşıyayız.
Halka açık bir şirket, kamunun güvenini suistimal ederek yönetilemez.
Eğer ortada evrakta sahtecilik, organize kadrolaşma ve kamu kaynaklarının şahıslara aktarımı varsa, bu yalnızca ticari değil cezai bir mesele haline gelmiştir.
Şimdi görev, şirket yönetiminde, denetim organlarında ve devlet kurumlarında.
Ya bu yapı şeffaflaşacak ve sorumlular hesap verecek...
Ya da Türkiye’nin enerji sektöründeki bu karanlık düzen, daha büyük bir çöküşle kamuoyunun önüne serilecek.
Kamu vicdanı, gerçekleri öğrenmek istiyor.
Ve bu kez “güneş” sadece enerji değil, hesap verme zamanı demek.
CW Enerji hakkında yazılarımız tüm ayrıntılarıyla devam edecek. Gelişmeleri kaçırmamak için www.antalyahabertakip.com'u takip etmeye devam edin!