Taner ŞAHİN
Köşe Yazarı
Taner ŞAHİN
 

Devletin Öğretmeni, Kursun Patronu: Manavgat’ta Bitmeyen Skandallar

Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Okulların Ticarethaneye Dönmeleri" hakkında Pandemi sonrası eğitimin geleceğine dair kaygılar her geçen gün artarken, Manavgat’ta MEB’e bağlı bazı kadrolu öğretmenlerin iddia edilen yöntemleri toplum vicdanını derinden yaralıyor. Devletin güven ve itibarını zedeleyen bu tablo karşısında sorulması gereken soru şu: Eğitim, ticarete mi teslim ediliyor? Pandemi hayatımızı alt üst etti. İnsan ilişkilerinden ekonomiye, devlete duyulan güvene kadar pek çok şey değişti. Ama ne gariptir ki; değişimden en çok yara alan kurumlardan biri de Milli Eğitim oldu. Türkiye’nin geleceğini emanet ettiğimiz öğretmenlerin, devletin okullarını birer pazar alanına dönüştürdüğü iddiaları Manavgat’ta gündemin tam ortasına oturmuş durumda. Okullar Pazar Alanına mı Döndü? Haber Sitemize ulaşan ihbarlar ve yaptığımız görüşmeler gösteriyor ki; bazı kadrolu öğretmenler, çalıştıkları okulları âdeta “müşteri toplama noktası” haline getirmiş durumda. Öğrencilere ve velilere; “bizim kursa gelirsen okulda puanın artar, sana daha çok ilgi gösteririz” gibi vaatler yöneltiliyor. Daha vahimi; bu kayıtların bazen okulun içerisinde, göz göre göre yapılması. İddialara göre okul müdürleri de bu tabloya sessiz kalmakla kalmıyor, bazı durumlarda kurslara “bizim kurs” diyerek sahip çıkıyor. Öğretmenler Arasında Rekabet ve Gruplaşma Manavgat’ta yalnızca tek tük öğretmen değil, aynı okuldan birden fazla öğretmenin kurs açtığı konuşuluyor. Öğrenciyi kendi kursuna çekebilmek için öğretmenler arasında rekabet yaşanıyor. Yetmezmiş gibi mesleğinin onuruna sahip çıkıp bu oyuna bulaşmayan öğretmenler dışlanıyor. Hatta sınav gruplarının derslerine sokulmuyor. Kurs ortaklarının lehine ders programı yapılırken, dürüst öğretmenler alt kademelere, dar gelirli ailelerin çocuklarının bulunduğu sınıflara itilmek zorunda bırakılıyor. Bu manzara, eğitim kurumlarının nasıl rant uğruna parçalandığını, öğretmenler odasının nasıl çatışma alanına dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Özel Kurslar Çöküşte Yıllarca alın teriyle var olmuş özel kurslar, devlet öğretmenlerinin “ikili oynaması” nedeniyle kapanma noktasına gelmiş durumda. Veliler, okulda çocuklarına baskı yapılmasından çekindikleri için istemeyerek bu kurslara yönlendiriliyor. Yasal ruhsatıyla eğitim vermeye çalışan özel kurumlar ise öğrenci bulamıyor. Hatta iflas eden bazı kursların devlet öğretmenleri tarafından satın alındığı bile söyleniyor. Bu tablo yalnızca haksız rekabet değil; aynı zamanda özel sektörde çalışan öğretmenlerin işsiz kalmasına ve eğitimde tekelleşmeye de zemin hazırlıyor. Öğretmen Görünümlü Tüccarlar Manavgat’ta duyduğumuz bazı hikâyeler insanın kanını donduruyor. Rapor alarak haftalarca kendi okulunda derse girmeyen bir öğretmenin, aynı süreçte ortağı olduğu kursta derse girmesi… Son model araba alıp anahtarını öğretmenler odasına atarak böbürlenen isimler… Daha birinci sınıfa başlayan çocuğun velisini arayıp, “kursa yazdırın” diye baskı yapan kadrolu öğretmenler… Evet, bunlar iddia. Ama bu iddialar, toplumun eğitimde güvenini yerle bir etmeye fazlasıyla yetiyor. Sessizlik, Sessizlik, Sessizlik… Asıl can yakan nokta ise şu: Yıllardır BİMER’e, CİMER’e yapılan şikayetler var. Veliler, öğrenciler, öğretmenler bu düzeni ifşa ediyor.  Ama sonuç? Koskoca bir sessizlik. Kaymakam sessiz, İlçe Milli Eğitim Müdürü sessiz, okul müdürleri sessiz… Müfettişler cezalar kesiyor ama caydırıcı olmuyor. Adeta “Yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor. ” Kurs sahipleri tehdit ediliyor, “Sizi şikâyet edersek batarsınız” deniyor. Peki, Manavgat Cumhuriyet Savcılığı bu tabloya niçin re’sen el koymuyor? Kamu düzeni ve eğitim güvenliği için bundan daha önemli bir mesele olabilir mi? Eğitim mi, Ticarethanecilik mi? Bugün Manavgat sokaklarında dolaşan iddialar yalnızca bir ilçenin değil, Türkiye’nin eğitim sisteminin geleceğini ilgilendiriyor. Çünkü mesele artık birkaç öğretmenin yanlışı değil; kurumsal sessizlik, görmezden gelme ve çıkar ilişkilerinin büyüyen ağı. Eğer devlet, kendi öğretmenini kontrol edemiyor, kendi okulunu koruyamıyorsa; o zaman biz çocuklarımızı kime emanet ediyoruz? Son söz: Eğitim, bir milletin namusudur. Eğer o namus, öğretmen görünümlü tüccarlara teslim edilirse, kaybolan sadece birkaç öğrencinin geleceği değil; bütün bir ülkenin yarınları olur.
Ekleme Tarihi: 02 Eylül 2025 -Salı

Devletin Öğretmeni, Kursun Patronu: Manavgat’ta Bitmeyen Skandallar

Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Okulların Ticarethaneye Dönmeleri" hakkında

Pandemi sonrası eğitimin geleceğine dair kaygılar her geçen gün artarken, Manavgat’ta MEB’e bağlı bazı kadrolu öğretmenlerin iddia edilen yöntemleri toplum vicdanını derinden yaralıyor.

Devletin güven ve itibarını zedeleyen bu tablo karşısında sorulması gereken soru şu: Eğitim, ticarete mi teslim ediliyor?

Pandemi hayatımızı alt üst etti. İnsan ilişkilerinden ekonomiye, devlete duyulan güvene kadar pek çok şey değişti.

Ama ne gariptir ki; değişimden en çok yara alan kurumlardan biri de Milli Eğitim oldu.

Türkiye’nin geleceğini emanet ettiğimiz öğretmenlerin, devletin okullarını birer pazar alanına dönüştürdüğü iddiaları Manavgat’ta gündemin tam ortasına oturmuş durumda.

Okullar Pazar Alanına mı Döndü?

Haber Sitemize ulaşan ihbarlar ve yaptığımız görüşmeler gösteriyor ki; bazı kadrolu öğretmenler, çalıştıkları okulları âdeta “müşteri toplama noktası” haline getirmiş durumda.

Öğrencilere ve velilere; “bizim kursa gelirsen okulda puanın artar, sana daha çok ilgi gösteririz” gibi vaatler yöneltiliyor.

Daha vahimi; bu kayıtların bazen okulun içerisinde, göz göre göre yapılması.

İddialara göre okul müdürleri de bu tabloya sessiz kalmakla kalmıyor, bazı durumlarda kurslara “bizim kurs” diyerek sahip çıkıyor.

Öğretmenler Arasında Rekabet ve Gruplaşma

Manavgat’ta yalnızca tek tük öğretmen değil, aynı okuldan birden fazla öğretmenin kurs açtığı konuşuluyor.

Öğrenciyi kendi kursuna çekebilmek için öğretmenler arasında rekabet yaşanıyor.

Yetmezmiş gibi mesleğinin onuruna sahip çıkıp bu oyuna bulaşmayan öğretmenler dışlanıyor.

Hatta sınav gruplarının derslerine sokulmuyor.

Kurs ortaklarının lehine ders programı yapılırken, dürüst öğretmenler alt kademelere, dar gelirli ailelerin çocuklarının bulunduğu sınıflara itilmek zorunda bırakılıyor.

Bu manzara, eğitim kurumlarının nasıl rant uğruna parçalandığını, öğretmenler odasının nasıl çatışma alanına dönüştüğünü gözler önüne seriyor.

Özel Kurslar Çöküşte

Yıllarca alın teriyle var olmuş özel kurslar, devlet öğretmenlerinin “ikili oynaması” nedeniyle kapanma noktasına gelmiş durumda.

Veliler, okulda çocuklarına baskı yapılmasından çekindikleri için istemeyerek bu kurslara yönlendiriliyor.

Yasal ruhsatıyla eğitim vermeye çalışan özel kurumlar ise öğrenci bulamıyor.

Hatta iflas eden bazı kursların devlet öğretmenleri tarafından satın alındığı bile söyleniyor.

Bu tablo yalnızca haksız rekabet değil; aynı zamanda özel sektörde çalışan öğretmenlerin işsiz kalmasına ve eğitimde tekelleşmeye de zemin hazırlıyor.

Öğretmen Görünümlü Tüccarlar

Manavgat’ta duyduğumuz bazı hikâyeler insanın kanını donduruyor.

Rapor alarak haftalarca kendi okulunda derse girmeyen bir öğretmenin, aynı süreçte ortağı olduğu kursta derse girmesi…

Son model araba alıp anahtarını öğretmenler odasına atarak böbürlenen isimler…

Daha birinci sınıfa başlayan çocuğun velisini arayıp, “kursa yazdırın” diye baskı yapan kadrolu öğretmenler…

Evet, bunlar iddia. Ama bu iddialar, toplumun eğitimde güvenini yerle bir etmeye fazlasıyla yetiyor.

Sessizlik, Sessizlik, Sessizlik…

Asıl can yakan nokta ise şu: Yıllardır BİMER’e, CİMER’e yapılan şikayetler var.

Veliler, öğrenciler, öğretmenler bu düzeni ifşa ediyor.

 Ama sonuç?

Koskoca bir sessizlik.

Kaymakam sessiz, İlçe Milli Eğitim Müdürü sessiz, okul müdürleri sessiz…

Müfettişler cezalar kesiyor ama caydırıcı olmuyor.

Adeta “Yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor.

” Kurs sahipleri tehdit ediliyor, “Sizi şikâyet edersek batarsınız” deniyor.

Peki, Manavgat Cumhuriyet Savcılığı bu tabloya niçin re’sen el koymuyor?

Kamu düzeni ve eğitim güvenliği için bundan daha önemli bir mesele olabilir mi?

Eğitim mi, Ticarethanecilik mi?

Bugün Manavgat sokaklarında dolaşan iddialar yalnızca bir ilçenin değil, Türkiye’nin eğitim sisteminin geleceğini ilgilendiriyor.

Çünkü mesele artık birkaç öğretmenin yanlışı değil; kurumsal sessizlik, görmezden gelme ve çıkar ilişkilerinin büyüyen ağı.

Eğer devlet, kendi öğretmenini kontrol edemiyor, kendi okulunu koruyamıyorsa; o zaman biz çocuklarımızı kime emanet ediyoruz?

Son söz:

Eğitim, bir milletin namusudur.

Eğer o namus, öğretmen görünümlü tüccarlara teslim edilirse, kaybolan sadece birkaç öğrencinin geleceği değil; bütün bir ülkenin yarınları olur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
mustafa kutun
(01.09.2025 14:54 - #319)
vay canına eğitim ticaret olmuş manavgat ta.yazıklar olsun.
Hasan Çiçek Taner bey bu kurumların ismini açıklamazsanız tüm kurumlar töhmet altında kalacak. Vatandaş nereden bilsin kimin kimle bağlantısı var? Bazı kurumlar var eğitimi rezalet! Rezalet olduğunu bile bile de burda devlet öğretmeni çalışmıyor diye evlatlarımızı veremeyiz yani. Ya isimleri açıklayın yada milletin ekmeğiyle oynamayın. İsim vermezseniz bu direkt iftiraya girer çünkü. Duyarlılığınız devreye girsin lütfen.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.