Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Akdeniz Üniversitesi Rektörü Özlenen Özkan” hakkında
Akdeniz Üniversitesi yeni akademik yıla hazırlanırken, Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın basın mensuplarıyla yaptığı toplantıda verdiği mesajlar kadar sert çıkışları ve sinirlenmesi de dikkat çekti.
Kimi zaman sesini yükseltti, kimi zaman masaya vurdu, kimi zaman da soruları bıçak gibi keskin cümlelerle yanıtladı.
Görünen o ki Özkan, alışılmış sakin rektör profilinden çok uzak, “Ben buradayım” diyen, haksızlıklara tahammül etmeyen bir yönetici portresi çiziyor.
Özkan’ın öfkesinin ardında yalnızca duygusal refleksler yok.
Üniversitenin mali darboğazından, sağlık çalışanlarının ücret taleplerine, iş insanlarının duyarsızlığından üniversitenin güvenlik sorunlarına kadar birçok konuda yükün neredeyse tek başına omuzlarına bırakılmasından doğan bir isyan var.
“Bütçem belli.
İlaç, elektrik, personel gideri ortada.
Kimse sihirli değnek beklemesin” diyen Özkan, sendikaların gerçekçi olmayan taleplerine adeta ateş püskürdü.
Sözleri açık ve netti: “Bir gruba zam yaptığınızda diğerleri de ister.
Sınırsız param yok.
Borç artarsa ilaç bile alamam.
Matematik ortada.”
“Hastaneyi pideci dükkânından çevirdik”
En çarpıcı çıkışlardan biri de üniversite hastanesiyle ilgiliydi.
Bir basın mensubunun eleştirisine sert karşılık verdi:
“Orayı pideci dükkânı olmaktan kurtarıp acil servise çevirdik.
Küçük olabilir ama elimizdeki bu.
Daha iyisini yapabiliyorsanız buyurun siz yapın!”
Bu cümle salonda buz gibi bir hava estirdi ama aynı zamanda Özkan’ın mücadeleci ve meydan okuyan karakterini de ortaya koydu.
“Her taşın altından Özlenen Özkan çıkıyor!”
Güvenlik konusundaki çıkışı ise daha da dikkat çekiciydi.
Yurtlarda yaşanan intihar vakalarına değinirken, sorumluluğun kendisine yüklenmesine adeta patladı:
“Yurtlar bana bağlı değil, Spor Bakanlığı’na bağlı.
Ama linç edilen kim?
Özlenen Özkan!
Boğaziçi’nde yaşanan olayda da linç edilen rektördü.
Burada da aynı.
Bu ülkede bir şey olursa herkes rektörü hedef alıyor.”
“Antalyalı iş insanları yalnız bırakıyor”
Özkan’ın öfkesinin bir diğer adresi de Antalya’nın güçlü iş çevreleriydi.
Kayseri’deki üniversiteleri örnek gösterip Antalyalı zenginlere seslendi:
“Hastaneden VIP hizmet bekleyen iş insanları, bir kuruş katkı yapmadan çıkıp gidiyor.
Antalya’da turizmci çok ama desteğe gelince kimse yok.
Herkes alkış bekliyor ama taşın altına elini koyan yok!”
Rektörün öfkesi aslında bir alarm
Rektör Özlenen Özkan’ın bu toplantıda zaman zaman sinirlenmesi, öfkelenmesi kimilerince “fazla sert” bulunabilir.
Ancak satır aralarına bakıldığında bu öfkenin bir çığlık olduğu anlaşılıyor.
Üniversitenin 70 bin öğrencisi 2 bin 500 çalışanı, milyarlarca liralık borç yükü, sağlık çalışanlarının talepleri, enerji giderleri ve üstüne bir de sürekli eleştiriler…
Her şeyin tek muhatabı olarak görülen bir rektörün, bu tabloya kayıtsız kalmadan sinirlenmesi aslında bir sahicilik göstergesi.
Son söz
Özlenen Özkan, “sessiz, uyumlu, köşesine çekilmiş” bir rektör değil.
Tam tersine, sorulara meydan okuyan, hesap veren ama aynı zamanda hesap soran bir akademik lider.
Kimi zaman öfkesiyle, kimi zaman samimiyetiyle kimi zaman da meydan okuyan çıkışlarıyla gündemden düşmeyecek gibi görünüyor.
Belki de üniversitenin ve Antalya’nın ihtiyacı tam da böyle bir rektördür: Sinirlense de susmayan, gerçeği söylemekten çekinmeyen bir rektör.
