Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Adrasan Kaçak Otel” hakkında Gözümüzün önünde bir tiyatro oynanıyor. Bir yanda hukukun üstünlüğünü savunanlar, diğer yanda ise her taşın altından çıkan aynı isimler... İşler iyice karışıyor ve bir anda otelin sahibi olan firmanın başına da Yunus Küçükoğlu geçiyor. Yani anlayacağınız, ne yaparlarsa yapsınlar, aile içinde bir şekilde her şeyi döndürmeyi başarıyorlar. Bu noktada insanın aklına tek bir soru geliyor: Adalet nerede? Eğer bir ülkede bazı insanlar yasaların üstünde hareket edebiliyorsa, sistemin çarkları yalnızca belirli kesimler için dönüyorsa, sıradan vatandaş neye güvenecek? Devletin kurumları neden daha hızlı ve etkili bir şekilde harekete geçmiyor? Yoksa hukukun terazisi bazılarına daha mı hassas ayarlanıyor? Halkın vicdanında ağır yaralar açan bu tür olaylar, devlet mekanizmalarının güvenilirliğini de sarsıyor. Adalet sadece belli kişilere hizmet eden bir kavram haline gelirse toplumun adalete olan inancı tamamen yok olur. İşte en büyük tehlike de burada yatıyor! Çünkü adalet duygusu bir kez sarsıldığında yerine ne koyarsanız koyun, o boşluk asla dolmaz. Bu yüzden yetkililerin daha şeffaf, daha hızlı ve daha kararlı bir şekilde müdahale etmesi gerekiyor. Hukukun, belirli grupların çıkarlarına göre eğilip bükülmediği bir düzen kurmak zorundayız. Çünkü unutmayalım: Adalet herkes için var olduğu sürece adalettir! Kaçak Otel Nasıl Bu Kadar Rahat İşletiliyor? Şimdi düşünelim: Halka açık bir şirketin kaynaklarıyla finanse edilen bir otel, tamamen kaçak bir şekilde inşa ediliyor, mühürlenmesine rağmen tekrar tekrar açılıyor çalışanları bile ana şirketten sağlanıyor ve tüm bunlar olurken yetkililer seyrediyor. Yoğun Şikayetler olmasaydı, Kumluca Belediyesi Kaçak Oteli Mühürleyecek miydi? Yoksa Mühürlemeler göstermelik mi kalacaktı? Kumluca Belediyesi yoksa gerçekten caydırıcı önlemler mi alınıyor? Açıkçası şu ana kadar olanlara baktığımızda mühürleme ve cezaların hiçbir işe yaramadığı ortada. İddialara göre, yerel yönetimin de bu sürece göz yumduğu ve bazı yetkililerin perde arkasında destek verdiği konuşuluyor. Eğer böyle bir durum söz konusuysa, bu sadece bir kaçak otel meselesi olmaktan çıkıp çok daha büyük bir yolsuzluk ve sistem sorunu hâline geliyor. Sahte Sözleşme ile Kaçak Yapı Yasallaştırılabilir mi? Gelelim en çarpıcı noktaya: Sahte sözleşme iddiası. Daha önce doğal sit alanına yapılan inşaat sürecinde de benzer bir yöntemin kullanıldığı söyleniyor. Yani, işin uzmanı olan enişte Harun Küçükoğlu ve ekibi, bir şekilde olayların içinden sıyrılmak için yine aynı taktiğe başvuruyorlar. Bu sahte sözleşme iddiasına göre, kaçak otelin sahibi olan CW Akademi firması sözde Mithat Otelcilik ile noter tastiksiz bir kira sözleşmesi yapıyor. Böylece kaçak otelin sorumluluğundan sıyrılmaya çalışıyorlar. Ancak ortada ciddi bir çelişki var: İnşaat sürecinde CW Enerji çalışanları çalıştırıldıysa, inşaat masrafları CW Enerji’nin bütçesinden karşılandıysa, nasıl oluyor da otel başka bir firmanınmış gibi gösterilebiliyor? Daha da önemlisi, bu tür sahte belgelerle kaçak yapılaşmanın yasallaştırılması mümkün mü? Eğer böyle bir şey mümkünse, o zaman her yasa dışı inşaat yapan kişi, bir sahte sözleşme düzenleyerek işin içinden çıkabilir mi? Turistin Can Güvenliği Tehlikede! Bu olayın sadece hukuki ve ekonomik boyutu yok. Asıl kritik nokta, otelin güvenlik standartlarına uygun olup olmadığı. Kaçak olarak yapılan ve hiçbir denetimden geçmeyen bir otelde konaklayan turistler büyük bir risk altında. Eğer burada bir çökme yangın ya da başka bir felaket yaşanırsa, sorumlusu kim olacak? Bunun gibi denetimsiz ve kaçak işletilen oteller Türkiye’nin turizm imajına ciddi zarar verir. Dünya turizm liginde üst sıralarda yer almak isteyen bir ülkenin, bu tür skandallara karşı daha sert önlemler alması gerekmez mi? Sonuç ve Çağrı Bu olay sadece bir kaçak otel meselesi değil. İçinde, yolsuzluk, adam kayırma, kamu kaynaklarının kötüye kullanımı, hukukun hiçe sayılması, turizm güvenliğinin tehlikeye atılması ve sistematik usulsüzlükler barındırıyor. Şu an devlet kurumları inceleme yapıyor ve hukuki süreç devam ediyor. Ancak bu sürecin hızlı ve etkili bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Çünkü halkın parası, halkın güvenliği ve Türkiye’nin turizm itibarı söz konusu. Yetkilileri göreve çağırıyorum: Bu otel gerçekten kaçak mı? Eğer öyleyse neden hâlâ faaliyet gösteriyor? Halka açık bir şirketin kaynakları böyle bir yapı için nasıl kullanılmış olabilir? Bu süreçte yerel yönetimlerin ve devlet kurumlarının rolü nedir? Adrasan’daki bu kaçak otel meselesi, sadece bölgesel bir olay olarak görülmemeli. Türkiye’nin gelecekteki yatırım ve turizm politikaları için de bir sınav niteliği taşıyor. Halkın parasının hesabını sormak, kaçak yapılarla mücadele etmek ve adaletin sağlanmasını istemek herkesin hakkıdır! Adrasan'daki Kaçak Otelden Pis Kokular Yükseliyor: Sürecin Takipçisiyiz! Adrasan Kaçak Otel Yapım Resimleri: