Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Antalya’yı Sarsan Akrabalık Zinciri" hakkında
Antalya’da aylardır konuşulan, Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik rüşvet soruşturması artık sıradan bir belediye operasyonu olmaktan çıktı.
7’nci dalga operasyon, yalnızca yolsuzluk iddialarını değil, kentin iş dünyasıyla siyaset arasındaki görünmez bağlarını da açığa çıkardı.
Bu kez dosyanın ortasında bir isim var ki, Antalya kamuoyunun yakından tanıdığı, yıllardır “dürüstlüğü” ve “kurumsal itibarı”yla anılan biri: Antalya Ticaret Borsası Yöneticisi Ali Ç.
İddialar, söylentiler ve ilişkiler ağı bir kez daha “yakınlıkların” nelere yol açabileceğini gösteriyor.
Bir operasyon, üç tutuklama, ama yankısı çok daha büyük
14 Ekim sabahı düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 6 kişiden 3’ü tutuklandı. Tutuklananlar arasında öyle sıradan isimler yok:
- Emrullah T. Ç., eski Antalya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı,
- Serkan Ç., onun oğlu,
- Özlem Y. K., imar operasyonlarının tam merkezindeki kilit isimlerden biri…
Ancak dikkat çeken en kritik detay, Serkan Ç.’ın Ali Ç.’ın damadı, Tayfun Ç.’ın ise Ali Ç.’ın dünürü olmasıydı.
Kamuoyu bunu duyduğunda Antalya’nın neredeyse her mahallesinde aynı soru yankılandı:
“Borsa Yöneticisi de mı işin içinde?”
Bir nikah, bir dostluk, bir güç hattı
Geriye dönelim. Yıl 2017. Antalya’nın seçkin otellerinden birinde büyük bir düğün.
Ali Ç.’ın kızıyla Tayfun Ç.’ın oğlu dünya evine giriyor.
Nikahı kıyan isim dönemin Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek. Şahitler arasında dönemin Antalya Valisi Münir Karaloğlu, eski bakan Masum Türker ve çok sayıda iş insanı var.
O gece, Antalya’nın yerel gücü tek salonda toplanmıştı.
Bürokrasi, siyaset, ticaret, medya, hepsi bir arada.
O dönem kimse farkında değildi belki ama o düğün sadece iki gencin hayatını değil, Antalya’nın kaderini birbirine bağlayan bir çıkar ilişkiler ağının da başlangıcı olacaktı.
İddialar ağır, sessizlik daha da ağır
Bugün tutuklanan isimlerin bağlantıları incelendiğinde, soruşturmanın yalnızca belediyedeki birkaç memurla sınırlı olmadığı görülüyor.
İmar planlarından müteahhit yönlendirmelerine ruhsatlardan rant paylaşımına kadar uzanan bir zincir…
Ve bu zincirin halkalarında kamu görevlileri kadar, iş dünyasından bazı etkili isimlerin de olduğu konuşuluyor.
İşte bu noktada, kulislerde Ali Ç.’ın da bazı imar ilişkileri üzerinden soruşturma dosyasında adının geçtiği iddiası gündeme geldi.
Resmi bir suçlama yok, ancak bazı tanık ifadelerinde Ç. ailesine ait gayrimenkul ve finansal işlemler üzerinden araştırma yapıldığı öne sürülüyor.
Antalya Ticaret Borsası Yöneticisinin adının bu kadar büyük bir rüşvet soruşturmasıyla anılması hem iş dünyasında hem de kamuoyunda büyük bir sarsıntı yarattı.
Özellikle de bugüne kadar “etik liderlik” ve “şeffaf kurum yönetimi” mesajları veren bir ismin, damadı ve dünürü üzerinden böylesi bir skandalın gölgesine düşmesi, Antalya iş dünyasının ahlaki pusulasını da tartışmaya açtı.
Antalya’nın sessizliği
Bugün Antalya’da herkes bu dosyayı konuşuyor, ama kimse açık açık konuşamıyor.
Kimi, “Ali Bey dürüst adamdır, karıştırmayın” diyor; kimi, “damatla dünür tutuklanırken sessiz kalınması tuhaf” diye fısıldıyor.
Ama kesin olan şu: Antalya Büyükşehir Belediyesi’ndeki bu rüşvet soruşturması artık bir belediye içi temizlik operasyonu değil, Antalya’nın çıkar ve güç ilişkilerinin fotoğrafı haline geldi.
Kapanış: Bu sessizlik neyi koruyor?
Antalya halkı artık şunu merak ediyor:
Bu kadar isim, bu kadar ilişki, bu kadar bağlantı…
Hepsi tesadüf mü?
Ali Ç., Antalya Ticaret Borsası’nın itibarlı yöneticisi olarak kamuoyunun karşısına çıkıp bu sessizliği bozacak mı?
Yoksa “aile bağlantısı” kalkanının arkasına mı saklanacak?
Çünkü artık mesele sadece rüşvet değil.
Mesele, Antalya’da kimlerin dokunulmaz olduğuna dair inancın sarsılması.
Ve bu sessizliğin, aslında neyin saklandığı…
