Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Muhittin Böcek” hakkında
Bu yazacağım yazı tamamen şahsi fikrimdir.
Hiçbir kurum ve kuruluşu bağlamaz.
Biz gazeteciler, yıllardır kaleme aldığımız yazılarla, yaptığımız haberlerle sürekli aynı ithamlarla karşılaşırız.
Ne yazarsak yazalım, mutlaka bir tarafı rahatsız ederiz.
İşte o zaman üzerimize hemen ya “yandaş” ya da “havuz medyası” damgası yapıştırılır.
Oysa ben 29 yıldır bu mesleği yapıyorum: ne havuz medyası oldum ne de yandaş medyası.
Her zaman halkın tarafında oldum, halk için doğruları belgelerle, delillerle ortaya koydum.
Bu uğurda zarar gördüm, bedeller ödedim, ama asla yılmadım.
Çünkü benim tek bir desturum vardır: Doğruya doğru, yanlışa yanlış. Yanlışın doğrusu olmaz.
Biz gazeteciler adaletin yönünü tayin eden kişiler değiliz.
Biz ne yargıç, ne savcı, ne de avukatız.
Ancak toplumsal vicdanı diri tutmak adaletin adilce uygulanabilmesi için çaba göstermek bizim görevimizdir.
Kimi zaman kalemimiz acıtır, kimi zaman da yol gösterir.
Elbette her yiğidin gönlünde bir siyasi parti yatar; ancak bunun yeri yazılarımız değil, seçim sandığıdır.
Gazeteci için en büyük sadakat, halka ve gerçeğe olan sadakattir.
Konu: Bir Şehri Yönetenin Sağlığı
Bugün dile getirmek istediğim konu, Antalya’nın kaderini belirleyen, halkın oylarıyla seçilmiş bir belediye başkanının, hasta olduğu biline biline adeta ölüme terk edilmesidir.
Evet, bahsettiğim kişi Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’tir.
Ben hep şunu söyledim:
Makamlar gelip geçicidir.
Asıl olan, geride bırakılan hizmetlerdir.
Dün Menderes Türel vardı.
Bugün Muhittin Böcek var.
Yarın başkası olacak.
Önemli olan halk için yapılan icraatların kalıcı olmasıdır.
Eski başkan Türel’in geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama siyasetin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi.
Siyaset, bir anlık gafla bile yön değiştirebilir.
Antalya seçmeninin kulağı da, hafızası da kuvvetlidir; mesajı anlayan anlar, anlamayan da zamanı geldiğinde sandıkta cevabını alır.
Unutulmayan Kovid-19 Süreci
Antalya halkı geçmişi unutmaz.
Hepimizin hafızasında taze olan bir gerçek var: Muhittin Böcek, Kovid-19 sürecinde ölümün kıyısından dönmüştü.
Aylarca yoğun bakımda yaşam savaşı verdi.
Antalya’nın kaderini belirleyen bir belediye başkanı, o gün ölümle pençeleşirken, belediye içinde türlü kumpasların döndüğü iddia edildi.
İşte o dönemde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan devreye girdi ve insani bir duruş sergileyerek Böcek’e sahip çıktı.
Antalya halkı bu tavrı unutmadı, takdir etti.
Bugün geldiğimiz noktada, benzer bir tabloyla karşı karşıyayız.
Muhittin Böcek yeniden sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.
Ancak bu kez tutuklu durumda.
Bir Baba, Bir Evlat Meselesi
Bu yazım Sayın Cumhurbaşkanımıza ulaşır mı, ulaşmaz mı bilmiyorum.
Ama vicdanım, kalemim bana bunu yazmayı emrediyor.
Çünkü her birimiz evlat sahibiyiz.
Evlat hata da yapsa, yanlış da yapsa evlattır.
Atamazsınız, satamazsınız.
Her baba evladı için siper olur, onun yanlışlarını örtmeye çalışır, onu korur.
Tutuklu bulunan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek de bir evlat, bir baba.
Bugün ölümle pençeleşiyor, sağlık sorunları her geçen gün ağırlaşıyor.
Buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza bir talebim olacak.
Yanlış anlaşılmasın, “Böcek’i serbest bırakın” demiyorum.
Elbette ki adaletin vereceği her karara hepimiz boyun eğeriz.
Ancak iddianame hazırlanıp süreç netleşene kadar ev hapsi gibi bir tedbir uygulanabilir.
Kaçma ihtimali yoktur.
Sağlık sorunları göz önünde bulundurularak tedavisi yapılabilir.
Böylelikle hem hukuk işleyişini sürdürür hem de bir insanın yaşam hakkı korunmuş olur. Adaletin hükmü geldiğinde de herkes boyun eğer.
Antalya Halkına Sesleniş
Buradan Antalya halkına da seslenmek istiyorum: Siz, bu şehrin gerçek sahiplerisiniz.
Sandıkta kimin gelip kimin gideceğine siz karar verirsiniz.
Ama bir insanın yaşam hakkı söz konusu olduğunda, siyasi görüşlerimizi bir kenara bırakıp vicdanımızla hareket etmek zorundayız.
Çünkü bugün Böcek’in başına gelen, yarın başka bir yöneticinin, hatta sıradan bir vatandaşın başına gelebilir.
Unutmayalım, makamlar geçici, insana dair değerler kalıcıdır.
Antalya, tarih boyunca adaletin vicdanın ve merhametin şehri olmuştur.
Bizler bu ruhu korumak zorundayız.
Takdir sizin Sayın Cumhurbaşkanımız.
Biz gazetecilerin görevi, halkın sesi olmak, vicdanın yankısı olmaktır.
Ben 29 yıldır nasıl yazdıysam bugün de aynı kararlılıkla yazıyorum.
Ne yandaşım, ne havuz medyasıyım.
Tek ölçüm, doğruya doğru, yanlışa yanlış demektir.
