Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “İlker Arslan” hakkında
Bir insanı tanımak için sadece makamına, unvanına ya da hakkında çıkan iddialara bakılmaz.
Onun geçmişine, yaşam tarzına, duruşuna ve toplumdaki karşılığına da bakmak gerekir.
İşte bugün tartışmaların odağındaki isim olan Antalya İl Emniyet Müdürü İlker Arslan da böyle bir insan.
Onu yakından tanıyanların anlattıkları bugün bazı soruşturma dosyalarına yansıyan iddialarla yan yana getirildiğinde ortada ciddi bir itibar suikastı şüphesi beliriyor.
İşçi Çocuğundan Emniyet Müdürüne Uzanan Yol
İlker Arslan, devlet demiryollarında işçi olan bir babanın çocuğu.
Polis Akademisi’ni başarıyla bitirdikten sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde göreve başladı.
Ankara 1011 Kavşağı’nda gün boyu trafik düzenini sağlamak için otobüslerin, kamyonların egzoz dumanı altında çalıştı.
Eve geldiğinde üstü başı is ve toz içindeydi ama görevinden tek bir şikâyeti olmazdı.
Görev aşkı ve çalışkanlığıyla herkesin takdirini kazandı.
Sonraki yıllarda Refahyol hükümetinde Erbakan Hoca’yla, ardından Recai Kutan’la çalışma fırsatı buldu.
Belediye Başkanları, Milletvekilleri, Bakanlar, İş İnsanları…
Hepsiyle ilişkisi abi-kardeş düzeyindeydi.
Yani gücün merkezine yakın oldu, ama gücü kişisel çıkar için kullanmadı.
Mütevazı Hayat, Borçlarla Yaşamak
Onu yakından tanıyanlar bilir. İlker Arslan’ın hayatı gösterişten uzak mütevazı bir yaşamdır.
Tofaş Kartal marka arabasından sonra ancak polis sandığının kampanyasıyla bir Renault Clio alabilmişti.
Halen Ankara Demetevler’de güneş görmeyen bir evde oturuyor.
Çocukları burslarla okuyor, biri Makedonya’da hukuk okurken diğerleri işsizlikle ya da öğrenci olmanın zorluklarıyla mücadele ediyor.
Bugün ise Antalya İl Emniyet Müdürü İlker Arslan’ın yaklaşık 70-80 bin TL kredi kartı borcu, eşinin 40 bin TL kredi borcu, yurtdışında okuyan oğluna ödenmesi gereken 1925 Euro’yu karşılayamaması konuşuluyor.
30 yıllık kamu görevlisi, maaşından başka geliri olmayan bir insanın resmi kayıtlarda görülen bu tabloyu “lüks içinde yaşamak” ya da “çıkar ilişkisi” ile bağdaştırmak mümkün mü?
Şüpheli İfadeler, Siyasi Gölgeler
Asıl düşündürücü olan nokta ise şu: Daha önceki ifadelerde adı hiç geçmeyen İlker Arslan, nedense sonradan alınan ek ifadelerde gündeme sokuluyor.
İki şahıs, aslında doğrudan İlker Arslan’a dair bir suçlama getirmiyor.
Söyledikleri tek şey, bir iş insanının “benim 30 yıllık dostumdur, işlerimi kolaylaştırır” şeklinde beyanda bulunduğu. Ne para alışverişi var ne de resmi bir destek.
Ama ne hikmetse bu ifadeler dosyaya giriyor ve kamuoyunda bir algı oluşturuluyor.
Yani bir iş insanının adını kullanarak insanları kandırması bir Emniyet Müdürü’nün kariyerini tartışmaya açmaya yetiyor.
İşte bu noktada mesele adaletten çıkıp itibar suikastı boyutuna evriliyor.
Sigorta Meselesi ve Yanlış Yorumlar
Eşiyle ilgili sigorta konusu da benzer şekilde büyütülüyor.
Eşi, emeklilik hakkı için bir firmada sigortalı görünmüş.
Bu ülkede binlerce insanın yaptığı bir uygulama.
Ama söz konusu bir Emniyet Müdürü olduğunda bu, “suç” gibi lanse ediliyor.
Adaletin Önemi
Burada altı çizilmesi gereken nokta şu: Bir emniyet müdürü kolay yetişmiyor.
Yıllarını devletine, milletine adamış, terörle mücadeleden trafiğe, bürokrasiye kadar her alanda hizmet etmiş bir ismin, varsayımlarla yargılanması bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.
İlker Arslan’ın hayatı boyunca ne gösterişle ne çıkarla işi oldu.
Onu tanıyanların şahadeti, dürüstlüğüne kefil.
Ama bugün siyasi hesaplaşmalar, rekabetler ya da kişisel çıkar çatışmaları yüzünden onun isminin karalanmaya çalışıldığını görmek acı verici.
Son Söz
Bugün konuşanlar konuşsun, iftira atanlar atsın. Ama unutulmasın: Hukuk terazisi sonunda gerçeği gösterecek, hak ile batıl ayrılacaktır.
Ve unutulmasın ki bu dünyanın bir de ahireti var.
Mazlumun ahı yerde kalmaz.
Namuslu, şerefli, onurlu insanlara atılan iftiralara itibar etmeyin.
Varsayımlar üzerinden yıllarını devletine adamış insanlarımızı yıpratmayın.
Çünkü bu, sadece bir kişiye değil, aslında adalete ve ülkenin geleceğine zarar vermektir.
