Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Cemil Böcek’in Antalya Büyükşehir Belediye Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirmesi” hakkında
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in, yeğeni Cemil Böcek’i Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirmesi, son günlerde kamuoyunda ciddi eleştiriler aldı.
Ancak bu eleştirilerin ne kadar haklı olduğu, konunun hangi yönüne odaklanıldığına bağlı olarak değişiyor.
Şimdi, bu durumu daha derinlemesine ele alalım.
Nepotizm Tartışması: Akrabalık mı, Yetenek mi?
Cemil Böcek’in Muhittin Böcek’in yeğeni olması, doğal olarak akıllara nepotizm (akraba kayırmacılığı) iddialarını getiriyor.
Ancak bir kişiyi yalnızca akrabalık ilişkisi üzerinden değerlendirmek, ne kadar adil bir yaklaşımdır?
Daha da önemlisi, kişinin bu göreve nasıl geldiği ve geçmişteki kariyer basamaklarını nasıl tırmandığı, tartışmanın merkezine oturtulmalıdır.
Cemil Böcek’in geçmişine baktığımızda, belediyelerde yıllarca şeflik, müdürlük ve nihayetinde daire başkanlığı görevlerinde bulunduğunu görüyoruz.
Bu, onun liyakat temelinde yükseldiğini gösteren önemli bir işarettir.
Ancak toplumda, "akrabalık ilişkisi" öne çıktığında, kişinin başarıları ve deneyimleri genellikle göz ardı edilir.
Bu da adil bir değerlendirme yapmayı engeller.
Bilgi İşlem Daire Başkanlığı: Görünenin Ötesinde Bir Sorumluluk
Toplumda bilgi işlem daire başkanlığı gibi görevler genellikle göz ardı edilir.
Oysa bu pozisyon, bir belediyenin tüm teknik altyapısını ve işleyişini yönetmek gibi son derece kritik bir sorumluluk taşır.
Trafik ışıklarından şehir güvenliğine, internet altyapısından kriz yönetimine kadar birçok alanda bilgi işlem daire başkanlığı belirleyici bir role sahiptir.
Elektrik kesintileri ya da dijital sistemlerde yaşanabilecek bir aksaklık, tüm şehri felç edebilir.
Bu nedenle, bu görevi yürüten kişinin teknik bilgiye, tecrübeye ve kriz yönetimi yeteneğine sahip olması şarttır.
Cemil Böcek’in bilgi işlem daire başkanlığı döneminde ortaya koyduğu çalışmalar ve başarılar, onun bu alandaki yetkinliğini ispatlar niteliktedir.
Dolayısıyla, bu yetkinlikler göz önüne alındığında, genel sekreter yardımcılığı gibi daha üst bir pozisyona atanması, doğal bir kariyer ilerlemesi olarak görülebilir.
Toplumsal Algı ve Çifte Standart
Cemil Böcek’in atanmasının bu kadar tartışılmasının arkasında, Türkiye’deki genel bir toplumsal algı sorunu yatıyor.
Bir kişi başarılı da olsa, eğer bir kamu görevlisinin ya da siyasetçinin akrabasıysa yaptığı her şey kuşkuyla karşılanır.
Ancak aynı kişi, herhangi bir akrabalık ilişkisi olmadan bu göreve gelseydi, muhtemelen aynı eleştirilerle karşılaşmazdı. Bu da çifte standartlı bir yaklaşımı ortaya koyuyor.
Öte yandan, eleştiriler tamamen haksız da değil.
Türkiye’de nepotizm örnekleri sıkça görüldüğü için, kamuoyunun bu tür atamalara şüpheyle yaklaşması anlaşılabilir.
Ancak burada önemli olan, eleştirilerin objektif bir zemine dayanmasıdır.
Cemil Böcek’in atanmasını eleştirenlerin, onun geçmiş performansını ve liyakatini göz ardı etmemesi gerekir.
Tartışılması Gereken Gerçekler
Cemil Böcek’in atanmasını eleştirirken, odak noktası onun akrabalık ilişkisi değil, bu görevi ne kadar hak edip etmediği olmalıdır.
Eğer Cemil Böcek, yılların birikimiyle bu makama gelmişse o zaman bu atama liyakat temellidir ve desteklenmelidir.
Ancak gerçekten yeterli donanıma sahip değilse, bu da açıkça ortaya konmalıdır.
Bu tartışma, yalnızca bir kişi ya da bir atama üzerinden değil, Türkiye’deki genel yönetim anlayışı üzerinden değerlendirilmelidir.
Akrabalık ilişkileri üzerinden yürütülen atamalar her zaman şüphe uyandırır.
Ancak şüpheyi gidermenin yolu liyakat ve şeffaflık ilkelerini benimsemekten geçer.
Cemil Böcek’in atanması da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak, mesele bir kişinin akraba olup olmaması değil, o görevi hak edip etmediğidir.
Bu noktada, kamuoyunun daha objektif ve adil bir değerlendirme yapması gerekir.
Aksi takdirde, her başarılı insanın gölgesinde bir "akrabalık" tartışması yaratmak liyakatli insanların önünü kesmekten başka bir işe yaramaz.
