Taner ŞAHİN
Köşe Yazarı
Taner ŞAHİN
 

Bilim Mi, Bürokrasi Mi? Akdeniz Üniversitesi’nde Sessiz Çöküşün Anatomisi

Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Akdeniz Üniversitesi" hakkında Bir üniversitenin çöküşü gürültüyle olmaz. Ne binalar yıkılır ne sirenler çalar. Çöküş, sessizlikle başlar. Laboratuvardaki kırık bir cihazla, yıllardır yenilenmeyen bir yazılımla, çalışmayan bir asansörle… Sonra o sessizlik büyür. Bugün o sessizlik, Akdeniz Üniversitesi’nin koridorlarında yankılanıyor. Bilim değil, bahanenin üretildiği bir kampüs Akdeniz Üniversitesi — bir zamanlar Antalya’nın gururu, bölgenin akademik kalbiydi. Şimdi o kalp zayıf atıyor. Fakültelerde araç-gereç eksikliği öyle bir noktaya gelmiş ki, bazı bölümlerde öğrenciler “deney”i artık sadece kitapta görüyor. Uygulamalı dersler, sadece slayt gösterisine dönmüş durumda. Bilim üretmek yerine, “idare etmeyi” öğretir hale gelen bir üniversite düşünün… Bir öğrenci geçenlerde şöyle yazmış: “Hocam, cihaz çalışmıyor, deney yapamıyoruz.” Yanıt netmiş: “Olsun, siz sonucu yazın.” İşte eğitim böyle bitiyor; laboratuvarda değil, bahaneler arasında. Çağın gerisinde, ekranın önünde 2025 yılındayız. Dünya yapay zekâyı, kuantum bilgisini, dijital dönüşümü tartışıyor. Ama Akdeniz Üniversitesi’nde hâlâ 2010’un yazılımlarıyla ödev hazırlanıyor. Öğrenciler çağa değil, nostaljiye yetişmeye çalışıyor. Bilişim bölümü öğrencileri eski sürüm programlarla eğitim görürken, mezun olduklarında iş ilanlarında “bilmediği sistemlerle” karşılaşıyor. Kurum içindeki bürokratik refleks belli: “Yeniye gerek yok, eskisi çalışıyor.” Oysa asıl çalışmayan, tam da bu anlayışın kendisi. Asansör var, ama çalışmıyor! Bir üniversitenin prestiji sadece akademik yayınlarla değil, öğrencisine sunduğu yaşam koşullarıyla da ölçülür. Ancak Akdeniz Üniversitesi’nde bazı binalarda asansörlerin haftalarca, aylarca çalışmadığı konuşuluyor. Engelli öğrenciler derslere çıkamazken, idarenin cevabı şu: “Bakımda...” Ne tesadüf ki, o bakım hiç bitmiyor. Ve şimdi ortaya daha da rahatsız edici bir iddia atıldı: Öğrenci asansörlerine ses ve görüntü kayıt cihazları yerleştirildiği öne sürülüyor. Bu, artık teknik bir mesele değil — bu, mahremiyetin ihlalidir. Eğitim kurumunda güven duygusunun yerini “gözetlenme korkusu” alıyorsa, o bina üniversite değildir, denetim merkezidir. Klimalar bozuk, sistem donmuş Klimalar çalışmıyor. Sınıflar ya kavurucu sıcak ya da keskin bir soğukta geçiyor. Ama yöneticilerin odalarında iklim konforu tam. Bu bir arıza değil, bu bir öncelik krizi. Çünkü bu ülkede bazen bilim bile “ısıtma-soğutma dengesi” kadar önemsenmiyor. Araştırma görevlisi mi, ucuz işgücü mü? Akademik sistemin en kırılgan halkası olan araştırma görevlileri, artık bilimsel destek değil, eğitim yükünü taşıyan omuzlar haline gelmiş durumda. Ders veren, sınav yapan, laboratuvar işleten ama kadrosu olmayan genç akademisyenler… Üstelik birçoğu hak ettiği unvanları alamıyor. Çünkü bazı fakültelerde kadrolar “seçilmiş” isimlere saklanıyor, diğerlerine ise “sıranı bekle” deniyor. Adalet, liyakat ve şeffaflık sadece panolara asılan kelimeler olmuş. Sessizlik komplosu Akdeniz Üniversitesi yönetimi, tüm bu iddialar karşısında susuyor. Bu suskunluk artık bir strateji değil, bir itiraf biçimine dönüşüyor. Konuşmayan her yönetici, susturulan her akademisyen, görmezden gelinen her sorun, bir taş daha çekiyor üniversitenin temelinden. Gerçek bir üniversite, eleştiriden korkmaz Akdeniz Üniversitesi bugün bir yol ayrımında: Ya eleştirileri düşmanlık sayacak, çürümeyi inkâr edecek… Ya da aynaya bakıp, kendi içinde yeniden doğacak. Bir üniversiteyi binalar değil, ilkeler ayakta tutar. Eğer o ilkeler erirse, geriye sadece tabelası kalır. Akdeniz Üniversitesi’nin sorunu araç-gereç değil, vicdan eksikliğidir. Bilim, özgürlük ister; bürokrasi değil. Ve eğer bu sessizlik böyle devam ederse, yarın diplomanın değil, suskunluğun mezunu olacağız. "Millet roketle Mars’a gidiyor, Akdeniz Üniversitesi hâlâ asansörü tamir edemiyor.  Bizde uzaya çıkmak değil, birinci kata çıkmak bile mucize! Millet gidiyor uzaya, Akdeniz Üniversitesi gidiyor yaya!"
Ekleme Tarihi: 16 Kasım 2025 -Pazar

Bilim Mi, Bürokrasi Mi? Akdeniz Üniversitesi’nde Sessiz Çöküşün Anatomisi

Değerli Dostlar bugünkü yazımın konusu, “Akdeniz Üniversitesi" hakkında

Bir üniversitenin çöküşü gürültüyle olmaz.

Ne binalar yıkılır ne sirenler çalar.

Çöküş, sessizlikle başlar.

Laboratuvardaki kırık bir cihazla, yıllardır yenilenmeyen bir yazılımla, çalışmayan bir asansörle…

Sonra o sessizlik büyür.

Bugün o sessizlik, Akdeniz Üniversitesi’nin koridorlarında yankılanıyor.

Bilim değil, bahanenin üretildiği bir kampüs

Akdeniz Üniversitesi — bir zamanlar Antalya’nın gururu, bölgenin akademik kalbiydi.

Şimdi o kalp zayıf atıyor.

Fakültelerde araç-gereç eksikliği öyle bir noktaya gelmiş ki, bazı bölümlerde öğrenciler “deney”i artık sadece kitapta görüyor.

Uygulamalı dersler, sadece slayt gösterisine dönmüş durumda.

Bilim üretmek yerine, “idare etmeyi” öğretir hale gelen bir üniversite düşünün…

Bir öğrenci geçenlerde şöyle yazmış:

“Hocam, cihaz çalışmıyor, deney yapamıyoruz.”

Yanıt netmiş: “Olsun, siz sonucu yazın.”

İşte eğitim böyle bitiyor; laboratuvarda değil, bahaneler arasında.

Çağın gerisinde, ekranın önünde

2025 yılındayız.

Dünya yapay zekâyı, kuantum bilgisini, dijital dönüşümü tartışıyor.

Ama Akdeniz Üniversitesi’nde hâlâ 2010’un yazılımlarıyla ödev hazırlanıyor.

Öğrenciler çağa değil, nostaljiye yetişmeye çalışıyor.

Bilişim bölümü öğrencileri eski sürüm programlarla eğitim görürken, mezun olduklarında iş ilanlarında “bilmediği sistemlerle” karşılaşıyor.

Kurum içindeki bürokratik refleks belli: “Yeniye gerek yok, eskisi çalışıyor.”

Oysa asıl çalışmayan, tam da bu anlayışın kendisi.

Asansör var, ama çalışmıyor!

Bir üniversitenin prestiji sadece akademik yayınlarla değil, öğrencisine sunduğu yaşam koşullarıyla da ölçülür.

Ancak Akdeniz Üniversitesi’nde bazı binalarda asansörlerin haftalarca, aylarca çalışmadığı konuşuluyor.

Engelli öğrenciler derslere çıkamazken, idarenin cevabı şu: “Bakımda...”

Ne tesadüf ki, o bakım hiç bitmiyor.

Ve şimdi ortaya daha da rahatsız edici bir iddia atıldı: Öğrenci asansörlerine ses ve görüntü kayıt cihazları yerleştirildiği öne sürülüyor.

Bu, artık teknik bir mesele değil — bu, mahremiyetin ihlalidir.

Eğitim kurumunda güven duygusunun yerini “gözetlenme korkusu” alıyorsa, o bina üniversite değildir, denetim merkezidir.

Klimalar bozuk, sistem donmuş

Klimalar çalışmıyor.

Sınıflar ya kavurucu sıcak ya da keskin bir soğukta geçiyor.

Ama yöneticilerin odalarında iklim konforu tam.

Bu bir arıza değil, bu bir öncelik krizi.

Çünkü bu ülkede bazen bilim bile “ısıtma-soğutma dengesi” kadar önemsenmiyor.

Araştırma görevlisi mi, ucuz işgücü mü?

Akademik sistemin en kırılgan halkası olan araştırma görevlileri, artık bilimsel destek değil, eğitim yükünü taşıyan omuzlar haline gelmiş durumda.

Ders veren, sınav yapan, laboratuvar işleten ama kadrosu olmayan genç akademisyenler…

Üstelik birçoğu hak ettiği unvanları alamıyor.

Çünkü bazı fakültelerde kadrolar “seçilmiş” isimlere saklanıyor, diğerlerine ise “sıranı bekle” deniyor.

Adalet, liyakat ve şeffaflık sadece panolara asılan kelimeler olmuş.

Sessizlik komplosu

Akdeniz Üniversitesi yönetimi, tüm bu iddialar karşısında susuyor.

Bu suskunluk artık bir strateji değil, bir itiraf biçimine dönüşüyor.

Konuşmayan her yönetici, susturulan her akademisyen, görmezden gelinen her sorun, bir taş daha çekiyor üniversitenin temelinden.

Gerçek bir üniversite, eleştiriden korkmaz

Akdeniz Üniversitesi bugün bir yol ayrımında: Ya eleştirileri düşmanlık sayacak, çürümeyi inkâr edecek…

Ya da aynaya bakıp, kendi içinde yeniden doğacak.

Bir üniversiteyi binalar değil, ilkeler ayakta tutar.

Eğer o ilkeler erirse, geriye sadece tabelası kalır.

Akdeniz Üniversitesi’nin sorunu araç-gereç değil, vicdan eksikliğidir.

Bilim, özgürlük ister; bürokrasi değil.

Ve eğer bu sessizlik böyle devam ederse, yarın diplomanın değil, suskunluğun mezunu olacağız.

"Millet roketle Mars’a gidiyor, Akdeniz Üniversitesi hâlâ asansörü tamir edemiyor. 

Bizde uzaya çıkmak değil, birinci kata çıkmak bile mucize!

Millet gidiyor uzaya, Akdeniz Üniversitesi gidiyor yaya!"

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ayşenur İslam
(10.11.2025 15:46 - #349)
Elinize sağlık, iyi ki varsınız! Sessiz çoğunluğun "sesi" olmuşsunuz!!!
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ezel Amioğlu
(12.11.2025 16:41 - #350)
Eee akp ye bulaşırsan. Tek kalemde harcarlar. Hanı ölüm kampına gönderdiğin canların ahı seni rahatmıı bırakacak. O canların ölümüne sebep oldun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve antalyahabertakip.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.